Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
BÜYÜK KURULTAY - 1 Mayıs 1987

Türk milleti, tarihin "millet ol­ma tecrübesi" en büyük mille­ti... Bu tecrübe, 2500 yıllık çilelerden süzülüp gelmiş... Büyük zaferlerden, canhıraş bozgun­lardan, fetret devirlerinden... İnsanlık tarihinin tanıdığı kaç medeniyete imzasını atmış, çağlara rengini veren kaç olayın kahramanı olmuş?

Milletleri "büyük" yapan, işte bu za­ferler, çileler, tecrübelerdir.

Her devirde problemlerimiz olmuş... Orta Asya medeniyetimize haset eden "Çin"in bizi içerden çökerten hileleri; Anadolu medeniyetlerini tevarüs etmemizi çekemeyen Avrupa'nın "Haçlı" taar­ruzları; bekçilik ve hâdimliğini yaptığımız toprakların bizi arkadan vurmaları...

Son birkaç yüzyılın problemi de "kül­tür istilâsı" olsa gerek... Şahsiyetsizliğin, mefkûresizliğin davet ettiği kültür emper­yalizmi...

Büyük milletler, karşılarına çıkan prob­lemleri o büyüklükle çözerler... "Aydın­lar Ocağı"nın 24-26 Nisan günlerinde İs­tanbul'da gerçekleştirilen "Milliyetçiler IV. Büyük İlmî Kurultayı"nda konuşu­lanlar bize bu hakikati hatırlattı.

"KARTON AYDINLAR"

Son birbuçuk yüzyılda giderek artan bir yabancı kültür taarruzuna maruzuz. Fakat bu kurultay dolayısıyla anladık ki, gerçek Türk aydınları Türk milletinin en kritik dönüm noktalarında ortaya çıkar­dığı bir cesaretle, bulundukları her yer­de, adım adım, mevzi mevzi bir fikir mey­dan muharebesi vermektedirler. "Millî kültür''cülüğün eteklerine yapışan "kar­ton aydın"lara rağmen... Anadolu'nun her yanına yayılmış üniversite kürsülerin­de, mütevazı bürokratik makamlarında, Prof. Dr. Süleyman YALÇIN'ın tabiriy­le "İmân ve İslâmi fikriyatını saklama ih­tiyacı duymayan" bu gerçek münevver­ler, Türk milletinin ve Türk milliyetçili­ğinin kurumaya yüz tutan hayat damarlarına yeniden can-suyu olmaya başlamış­lardır. "Milliyetçiliğin lâf değil, saf ve yüce fikirler üreten manevî ocağı"ndan yeti­şen bu fikir ve iman savaşçıları, görecek­siniz, İstiklâl cihadımızdaki kararlılıkla, her türlü yıkıcı fikriyatı gönül semaları­mızdan söküp atacaklardır.

Sorumsuz, korkak, şakşakçı aydın tipi artık arkeolojik bir mahlûktur. Halka karşı tepeden inmeci ve mütekebbir; idare karşısında müraî ve korkak; kafasındaki tabuların dışına çıkamayan; bir dü­dük sesiyle hizaya geçen bu arkeolojik varlıklar, artık Türk millî tefekkürünün seli önünde tutunacak dal arayacaklardır.

Türk devlet geleneğinde "devlet", teb’anın babası, hâmisi, koruyanıdır. Bu sebeple Türk milleti her devirde "devletçi"dir. "Devleti idare edenler"in birtakım azizliklerini görse de...

"Millî kültür", "Eğitim-öğretim", "Dinî hayat", "Millî iktisat", "Çalışma hayatı ve sağlık", "Dış politika", "Genç­lik mes'eleleri", "21'inci yüzyıla doğru Türkiye" üzerine, 150'den çok bilim ada­mı ve uzman tarafından yapılan teklifler inşallah idarî tatbikat içerisinde adım-adım tahakkuk ettirilecektir. Zira bu tek­lifler "devlet"i tesahup eden tekliflerdir. Yapılan tenkitler "devlet"e değil, idarî uy­gulamalarda ortaya çıkan arızalar üzeri­nedir. Hedef, son Türk devleti'ne beynel­milel kültür emperyalistlerince yöneltilen kurnaz ihanet planlarıdır. Bu ihanet planlarını millete ve idare edenlere göstermek, her Türk münevverinin ahlâk borcudur.

BİR ÖZET

"Sonuç Bildirisi"nde yeralan bir özet şu:

İslâm dini, Türk millî kültürünün te­mel unsurlarından biridir.

Avrupa Topluluğu'na girme hazırlığı içerisinde bulunan Türkiye'mizde "laiklik"le ilgili mevzuat ve uygulamanın mo­dern Batı standartları seviyesine çıkarıl­ması hedef alınmalıdır. Bunun bir gereği olarak, "laiklik" prensibi gerçek tanım ve hüviyetine kavuşturulmalı; laikliğin "dinsizlik" şeklinde anlaşılmasına sebep olacak yanlış uygulamalardan kaçınılma­lı; vatandaşlarımızın dinini "öğrenme" ve serbestçe yaşama hürriyetleri, keyfî uygu­lamalarla kısıtlanmamalıdır.

Dinî konularda, devlet-millet bütünleş­mesini zedeleyecek ve sosyal gerginlikle­ri arttıracak yasaklamalar yerine, fertle­rin hayat tercihlerine, yasaklarla dolu bir Türkiye imajına meydan vermeyecek şe­kilde serbestlik tanımalı; bazı kesimlerin içine düştüğü sapmaların uzun vadede ve eğitim yolu ile ıslahı hedef alınmalıdır.

Temel hak ve hürriyetler konusunda yapılacak düzenlemeler yönetmeliklerle de­ğil, parlamentodan geçmiş kanunlarla ya­pılmalıdır.

Dünyada mevcut ve Türkiye'de de ya­yılma istidadı gösteren inançsızlık cere­yanlarının iç ve dış faktörleri tahlil edil­meli; Türk millî kültürünün muhafazası ve yaşatılması için ilgili kuruluşlarca ka­lıcı, resmî tedbirler geliştirilmelidir''

Bu temennilere kim katılmaz?

"Milliyetçiler IV. Büyük İlmî Kurulta­yı", Aydınlar Ocağı'nın "devlet" ve "millet"e sahip çıkan sesi olmuştur. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.