Hürriyetlerin haksız yere kısılması nasıl tehlikeli ise, bir insan veya topluma taşıyabileceğinden fazla serbestlik verilmesi de o kadar tehlikelidir.
“Hürriyet” ancak ona lâyık olanların hakkıdır. Zira insanlık tarihinin bu en ideal mefhumu, haketmeyenlerin elinde kâh "baskı", kâh "istismar" vasıtası olmuştur.
6 Eylül 1987 tarihli "Hürriyet" Gazetesi'nde Ege CANSEN hür olduğunu isbat etmek isteyen bir aile kızının nasıl randevu evlerine düşürülüp fahişe yapıldığını yazdı. Konuya geniş bir ufuk getirerek "edeb" ve "ahlâk dışı" faaliyetlere diğer sahalardan da müşahhas örnekler verdi.
Öyledir... Hürriyet ancak onu hakedenlere verilmelidir. Aksi halde ortalık masum kuzuların usta kurtlara yem yapıldığı bir zalim arenaya döner.
ARTİST KIZLAR VE...
Gün geçmez ki "artist" olma sevdasıyla hürriyet bayrağı (!) açan bir masum kızın fuhuş yollarında kaybolan arzularının acı hikâyesini okumayalım... Bu suç, tarihin en gelişmiş kültürü olan geleneksel terbiye sistemimizi ona öğretemeyen ebeveynin olduğu kadar; aynı zamanda saf kuzularla kart kurtları eşit olmayan şartlarda ortalığa salıveren idare yapısının da değil midir?
Fiyat anarşisinin de, açıkgözlükle köşe dönme olaylarının da temelinde hep bu istismar vardır.
Bir zamanlar, yurt dışına işçi gönderen, genç heveslileri artist yapan, büyük şehirlerde bunalanlara deniz sahilinde ev dağıtan sahte müesseseler görülürdü. Her köşebaşında... Birçoğumuzun aklını başına getiren nevzuhur "bankerlik" şoku da bu açıkgözlükler cümlesindendi...
En olmadık zaman ve yerde sigarasını tüttürüp yüzünüze, gözünüze üfleyenlerin fiyakalarında aynı hazımsızlık yok mudur?
Bütün bunlar, kadîm içtimaî-millî terbiye kaidelerinden koparılmış, fakat henüz yeni disiplinlere kavuşturulamamış çivisi kopuk bir cemiyetin kaçınılmaz hastalıklarıdır. "Çağdaşlık", "Batılılaşma," "Modernlik", "Hürriyet" gibi masum maskeler de, bu içtimaî hastalıkların renkli ambalajı...
...VE BASIN HÜRRİYETİ
“Hür basın” ve “basın hürriyeti”, demokrasinin de, hukuk devleti olmanın da kaçınılmaz şartı... Gel gör, bizim gibi ülkelerde o da masum maskeli istismarlara vasıta yapılır. Ambalajın dışında daima "Çağdaşlık", “Demokrasi” gibi mütebessim albeniler vardır. İçerisinde ise, hemen daima dışındaki güzellikleri tahribe niyetli patlayıcılar.
Fransa'da yayınlanan "Le Nouvel Observateur" dergisi son sayısında " basın"ı değerlendiren uzun bir inceleme yayınladı. İnceleme, eşi az bulunur bir objektiftik taşıyor. İşte bu objektif değerlendirmeden bir bölüm:
"Gazeteciler arasında, işinin kutsiyetine inanarak çalışan dürüst meslekdaşlar olduğu gibi, yalan ya da uydurma haberler üreten sözde gazeteciler de vardır."
İncelemede bir Uzakdoğu ülkesinde 96 basın mensubunun "yıllar ve yıllardır nasıl yalan haber ürettiklerini itiraf ettikleri" de belirtiliyor.
Sahi, bizde basın bunlardan hangisi?.. Ya diğerleri?.. "Dernek", "şirket" kurma hürriyetlerini kutlananlar?. "İthalât", "ihracat" hakkına sahip bulunanlar? Vergilerini "beyan" edip etmeme yetkisi verilenler?. Anne-baba ve öğretmenlerine karşı "hürriyet bayrağı (!)" açan tıfıllar? Çevremiz bu tür istismarlarla o kadar dolu ki!..
"Hürriyet" iyiye de, kötüye de kullanılabilen bir kutsî nimettir. Ona ancak hakedenler lâyık olabilirler...