Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HÜRRİYETİ HAKETMEK - 11 Eylül 1987

Hürriyetlerin haksız yere kısılması nasıl tehlikeli ise, bir insan veya topluma taşıyabileceğinden fazla ser­bestlik verilmesi de o kadar tehlikelidir.

“Hürriyet” ancak ona lâyık olanların hakkıdır. Zi­ra insanlık tarihinin bu en ideal mefhumu, haketmeyenlerin elinde kâh "baskı", kâh "istismar" vasıtası olmuştur.

6 Eylül 1987 tarihli "Hürriyet" Gazetesi'nde Ege CANSEN hür olduğunu isbat etmek isteyen bir aile kı­zının nasıl randevu evlerine düşürülüp fahişe yapıldı­ğını yazdı. Konuya geniş bir ufuk getirerek "edeb" ve "ahlâk dışı" faaliyetlere diğer sahalardan da müşahhas örnekler verdi.

Öyledir... Hürriyet ancak onu hakedenlere verilme­lidir. Aksi halde ortalık masum kuzuların usta kurtla­ra yem yapıldığı bir zalim arenaya döner.

ARTİST KIZLAR VE...

Gün geçmez ki "artist" olma sevdasıyla hürriyet bay­rağı (!) açan bir masum kızın fuhuş yollarında kay­bolan arzularının acı hikâyesini okumayalım... Bu suç, tarihin en gelişmiş kültürü olan geleneksel terbiye sis­temimizi ona öğretemeyen ebeveynin olduğu kadar; aynı zamanda saf kuzularla kart kurtları eşit olmayan şart­larda ortalığa salıveren idare yapısının da değil midir?

Fiyat anarşisinin de, açıkgözlükle köşe dönme olay­larının da temelinde hep bu istismar vardır.

Bir zamanlar, yurt dışına işçi gönderen, genç heves­lileri artist yapan, büyük şehirlerde bunalanlara deniz sahilinde ev dağıtan sahte müesseseler görülürdü. Her köşebaşında... Birçoğumuzun aklını başına getiren nevzuhur "bankerlik" şoku da bu açıkgözlükler cümlesindendi...

En olmadık zaman ve yerde sigarasını tüttürüp yüzünüze, gözünüze üfleyenlerin fiyakalarında aynı ha­zımsızlık yok mudur?

Bütün bunlar, kadîm içtimaî-millî terbiye kaidelerinden koparılmış, fakat henüz yeni disiplinlere kavuştu­rulamamış çivisi kopuk bir cemiyetin kaçınılmaz has­talıklarıdır. "Çağdaşlık", "Batılılaşma," "Modernlik", "Hürriyet" gibi masum maskeler de, bu içtimaî has­talıkların renkli ambalajı...

 

...VE BASIN HÜRRİYETİ

“Hür basın” ve “basın hürriyeti”, demokrasinin de, hukuk devleti olmanın da kaçınılmaz şar­tı... Gel gör, bizim gibi ülkelerde o da masum maskeli istismarlara vasıta yapılır. Ambalajın dışında daima "Çağdaşlık", “Demokrasi” gibi mütebessim albeni­ler vardır. İçerisinde ise, hemen daima dışındaki güzellikleri tahribe niyetli patlayıcılar.

Fransa'da yayınlanan "Le Nouvel Observateur" der­gisi son sayısında " basın"ı değerlendiren uzun bir in­celeme yayınladı. İnceleme, eşi az bulunur bir objektiftik taşıyor. İşte bu objektif değerlendirmeden bir bölüm:

"Gazeteciler arasında, işinin kutsiyetine inanarak çalışan dürüst meslekdaşlar olduğu gibi, yalan ya da uy­durma haberler üreten sözde gazeteciler de vardır."

İncelemede bir Uzakdoğu ülkesinde 96 basın men­subunun "yıllar ve yıllardır nasıl yalan haber ürettik­lerini itiraf ettikleri" de belirtiliyor.

Sahi, bizde basın bunlardan hangisi?.. Ya diğerleri?.. "Dernek", "şirket" kurma hürriyetlerini kutlananlar?. "İthalât", "ihracat" hakkına sahip bulunanlar? Vergilerini "beyan" edip etmeme yetkisi verilenler?. Anne-baba ve öğretmenlerine karşı "hürriyet bayrağı (!)" açan tıfıllar? Çevremiz bu tür istismarlarla o kadar dolu ki!..

"Hürriyet" iyiye de, kötüye de kullanılabilen bir kutsî nimettir. Ona ancak hakedenler lâyık olabilirler...