Bu başlık, Tercüman gazetesinin son yıllarda yurt içinde ve yurt dışında yoğunlaşan "Hıristiyanlatırma" faaliyetlerine karşı gösterdiği tepkinin öfkeli ifadesi...
Kim derdi ki bir gün gelecek, adı Türk ve Müslüman olanların çocukları "kilise"lere sığınacaklar; papazın önünde oturup vaftiz olacaklar; kurtuluşu (!) kiliselerin soğuk ve karanlık dehlizlerinde bulduklarını sanacaklar... Hem de insanlığın dünya saltanatı peşindeki "kilise" karanlığından, İslâmiyet'in tabiî aydınlığına koştuğu bir zamanda.
BİR KOŞU Kİ...
Millî kimliğini henüz bulamamış; hepimizin hatalarımız sonucu boşlukta kalmış birkaç şaşkın Türk çocuğunu "maddî çıkar" vaadiyle aldatmayı başarmış İtalyan papazın verdiği cevaba bakın: "Nasıl bir Hıristiyan'ın Müslüman olması sizin için önemli olaysa, bir Müslüman'ın Katolik olmasını da biz önemseriz" Doğru söze ne denir? Bir Müslüman'ın Katolik veya Hıristiyan olması, gerçekten de önemli bir olaydır. Suyun tersine akıtılması gibi bir şey... Bir Hıristiyan'ın Müslüman olmasını biz nasıl memnuniyetle karşılarsak, Müslümanlar'dan bir Hıristiyan kazanmaları da elbette onları memnun eder... Bir farkla! Hıristiyanlar bilgi sahibi oldukça Müslüman oluyor, adı Müslüman olanlar ise cahil kaldıkça Müslümanlık 'tan uzaklaşıyorlar. "Le Monde"un, "Dinle Beyaz Adam!" yazısını bir okuyun... Bir de Vehbi VAKKASOĞLU'nun, "İslam, Dünya Gündeminde" eserini... Dünya nereye gidiyor? Son birkaç yılda kaç atom âlimi, fizikçi, matematikçi, filozof, kendi dallarında uzman kişi İslâmiyet'i seçmiş... İçlerinde hiç maddî çıkar, vaadiyle, kandırılarak Müslüman olan var mı? İslâmiyet "akıl", "iman" ve "şuur" işidir. Yalan, kandırma ve menfaat temeline dayalı "iman" olur mu?.. İslâmiyet böyle bir sun'îliği kabul eder mi? Hıristiyanlık da kabul etmez. Sayılan iki elin parmakları sayısını geçmeyen bu şaşkın çocuklar gerçekten şuurlu Müslümanlar mı idiler ki, Müslümanlıktan çıkmış olsunlar...
Birini bir Ermeni kız arkadaşı kandırmış; diğeri sürekli verilen harçlık, alman renkli televizyon ve vaadedilen maddî çıkarlara aldanmış; bir diğeri ise şu anda pişmanmış... Bir haber daha: Papazlar günah duyguları içinde çırpınan fahişe, cinsi sapık gibileri hedef olarak seçiyorlarmış. Bir bakıma iyi değil mi? Bizim sokağa attıklarımızı onlar topluyorlar... O da bir kazanç...
ASIL KAYIP
Bazı gazetelerin bu konudaki hassasiyeti memnuniyet verici... Fakat asıl üzerinde durulması gereken kilisenin el attığı bu 8-10 çocuk mu? Din terbiyesi, tarih şuuru, yurt sevgisi veremediğimiz için adım adım kaybettiğimiz milyonlar, onmilyonlar ne olacak?.. Bir yandan onlar, diğer yandan da inançları, ibadetleri, örtüleriyle alay ederek devlet adına kendimizden soğuttuğumuz büyük kitleler... Cümlesi...
"Din", "tarih", “gelenek” deyince öcü gibi baktık. Yeni yetişenlerimizi ökse otu gibi köksüz, kimliksiz, şaşkın bıraktık. Anadan babadan din terbiyesi alanlara ise yapmadık bırakmadık... Onları da devletten soğuttuk, "İstismar odakları"nın kucağına attık... Elimizde ne kaldı ki!.. Hürriyet refikimiz, bir de bu kadîm ve küllî yaraya parmak bassa diyorum. Gizlisine lüzum kalmasın diye devlet tarafından resmen açılan Kur'ân kurslarına; dahası imam-hatip liselerine, resmî din derslerine bile tahammülsüzlük gösteren önünü görmez, kısır görüşlere... Bir de bunlara el atsak...
Çobansız sürü bulduğu için bizim sahamızda tursuz dolaşan papaz efendilere gelince: Biz o peşine düştüklerinizin "vâftizsiz"ini bile kaybettik. Alın "vaftizli"si de sizin olsun...