Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
“AYŞE”LER “AHMET”LER VE TAHRİKÇİLER - 29 Ocak 1988

Türkiye üzerine oyunlar oynanıyor, içeriye uzantılı dış oyunlar. 19'uncu yüzyılda bu oyun üç kıt'a üzerin­deki "hasta adam"ın zengin mirasını bölüşmek için­di. Zira "Akdeniz" ve "Ortadoğu"ya hâkim bulunan, dünyaya hâkim olacaktı... Bunu başardılar... Şimdiki oyun ise belimizi doğrultmamamız için... Hedef aynı: Türkiye'yi bölgesinde söz sahibi yapmamak... Sebebi belli: Türkiye'nin Ortadoğu ve çevresinde fevkalâde etkin bir potansiyeli var. Bu potansiyel iyi kullanılır­sa, dünya güç dengeleri değişecek... Buna kim razı olur?

Nitekim razı olmadılar... Tanzimat öncelerinden baş­layıp. Cumhuriyet’le birlikte hızlanan "eski-yeni" kav­gaları, bu kurnazlığın ilk malzemesi idi. "İleri-geri", "dinli-dinsiz", "okumuş-cahil", "fakir-zengin", hat­tâ o partili bu partili gibi kozlar onyıllardır tepemizde keskin bir kılıç gibi sallanır durur. Niçin? Zira herkes biliyor ki, Türkiye belli bir güce ulaşırsa, arkasına en az kırk ülke takılacak... Zengin petrol kaynakları "sü­per güç"lerin arzusuna göre değil, bölge kalkınmasın­da kullanılacak... Dahası, dünyanın bu en stratejik bölgesinde "tercihler" değişecek.

PUSUDAKİLER

İşte kurnazca canlı tutulmaya çalışılan "Kürt"-"Türk" tefrikinin altında yatan gerçek budur... Bu bir ba­hanedir. Aynı "ilerici-gerici", "fakir-zengin" propa­gandalarında olduğu gibi... Hem de hepsinden daha tutarlı bir bahane.. Bu fırsatı kaçırırlar mı?

Kaçırmadılar... 1925'lerde "Kerkük-Musul" halkı, "Türkçe" konuşanı, "Kürtçe" konuşanı topluca Tür­kiye yanlısı tavırlara girince "Doğu" bölgemizde önce­den hazır "iç isyan" planını uygulamaya koydular. Ba­şardılar da... İçeride "kısmî seferberlik" ilânına kadar varan iç isyan, "Misâk-ı Millî" hudutları içerisindeki "Musul-Kerkük" bölgesinin anavatandan kopması ile sonuçlandı... Zaten hedef de bu idi...

Eskinin devamı olarak bu yarayı hâlâ kim deşiyor dersiniz? Suriye, Irak, Libya, İran... Onların da arka­sında Moskova ve Sofya var... Biraz da ABD ve Yuna­nistan... Herkes konunun işine gelen yanından tutuyor...

Ya buna "Doğu" bölgemizde yaşayan milyonlar ne diyor? "Türkçe" konuşan, "Kürtçe" konuşan "Fat­ma"lar, "Ahmet"ler... Aralarından çıkan birkaç türe­dinin artık en yüce meclislere kadar uzanan zübbeliklerine karşı asıl onlar ne düşünüyor? Önemli olan bu!. .

DEVLET VE DEVLETSİZLİK

Anayasa oylamasında en yüksek "kabul" oranının "Doğu" bölgemizden geldiği hâlâ hatırlarda... Bir­kaç ay önce Diyarbakır-Bingöl bölgesinde idim. Bir köyde, Anayasa oylamasındaki bu "kabul" furyasının sebebini sordum. İşte cevapları: "-Biz devleti de, devletsizliği de sizlerden iyi biliriz bey"... Bizi o tahrikçi türedilerden zannettiler diye sorduğuma pişman oldum.

Onlar şunu da biliyorlar: Çanakkale'nin, Afyon ve İzmir'in işgalden temizlenmesinde kanları canları bu­lunduğunu... Kars'ın Rus işgalinden; Muş-Bitlis ve Di­yarbakır'ın Ermeni zulmünden kurtarılmasında İzmir’in, Afyon'un Çanakkale'nin kaç şehit verdiğini...

Dahası: Etnik farklılık kurnazlığıyla Pakistan'dan koparılan "Doğu Pakistan"ın, "Bangladeş" adıyla müstakil devlet olduktan sonraki acıklı durumunu... "Pathan-Acem" kavgaları sebebiyle Afganistan'ın ba­şına gelenleri... "Kuzey-Güney" diye birbirinden kur­nazca koparılan Yemen, Kore, Vietnam, Kamboçya ve nicelerinin yürek kanatan halini... Etnik farklılık diye kıyım kıyım kıyılan Çin ve Sovyet Türkistanı'nın söz­de müstakil "Müslüman-Türk" cumhuriyetçiklerini... Bulgaristan-Yunanistan-Irak ve İran Türklüğü'nün acı­dan da öte dramını... Mübarek Anadolu'nun en az bin yıldır kopmaz bir bütün olduğunu... "Kürt" mü, "Türk" mü, siz onu Ankara ve İstanbul’daki türedilere değil, üzerinde kumar oynanan ora halka sorun...