Geçen hafta komşu sütunlarda değerli gazeteci Emin PAZARCI bir gelişmeyi gündeme getirdi: İstatistiki bilgilere dayandırdığı bu tesbitini "Dine Yöneliş Arttı" manşetiyle verdi. Bu, konunun Türkiye boyutu... Bir de dünya boyutu var ki, aynı istikameti gösteriyor Dünya "Din"e; son ve gerçek din "İslam"a yöneliyor. 19’uncu yüzyıl "inkâr asrı" idi, 20'nci yüzyıl "arayış asrı" oldu... 21'inci yüzyılın "İslâm asrı" olacağını söyleyenler çoğaldı.
"Tercüman Ramazan Dergisi"nde okuduk: "College de France" öğretim üyesi Prof. Andre Miguel, "İslâm ve Medeniyeti" adlı bir eser yazmış. Notre Histoire dergisi ayrı bir "İslâm sayısı" yayınlamış. Prof. Andre Miguel bu müstakil sayıya yazdığı önsözde "İslâm olmadan 21'inci yüzyıl olmayacaktır" tesbitini yapmış.
Yine "Tercüman Ramazan Dergisi"nde Cemal AYDİN "21. Yüzyıl İslâm'ın Şahlanış Asrı" başlığı ile konuyu inceledi. Batı'dan misaller verdi. Bu incelemede "İslâm ülkeleri uzmanı" Rene Servoise, Fransız "Le Monde" gazetesine 7 Ocak 1968 tarihinde yazdığı yazıda şöyle diyor:
"İslâmiyet insanlığın tek ümidi haline gelmiştir. Maoculuk'un mezara gömüldüğü; Marksizm'in Rusya'da bile tartışma konusu yapıldığı; Hıristiyanlık'la artık Batı insanını doyurmaz hale geldiği bir çağda İslam, geniş boyutlu bir toparlanışla ayağa kalkıyor. İslâm'ın bu şahlanışı artık durdurulamaz."
Böyle diyor. Sevinerek mi, yerinerek mi?.. Herhalde ilmî verilerin getirdiği sonuca dayanarak... Çağımız "bilgi çağı" olmuş. İlmî mutaları bilgisayara yüklüyorsunuz, sonucu size o veriyor.
31 Ekim 1987 tarihli "Le Figaro" dergisi, Fransız yazar Jean d'Ormesson'un bir yazısını yayınlamış. Yazıda şöyle deniyor:
"-Gücünü kendi dinamiğinden alan İslâm, çağlar ötesinden hareketle, dünyaya hâkim olmaya başlamıştır, İslâm, yepyeni bir kuvvet olarak karşımızdadır."
Daha önemli bir döküman; "Dünya Ekonomik Sistem ve Stratejileri Konusunda Yıllık Rapor 1987/1988"de şu tesbit yapılmış:
"-İslâm, dünyamızı tekrar fethe geliyor. Sosyalizm ve komünizmin bunalıma düşmesi: yeni ideolojilerin iflâs etmesi, İslâmiyet'in güçlü bir yükselişle ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır".
Batı böyle diyor. Fakat dikkat edilmişse övgüler hep "İslâm"a... Müslümanlar'a değil... Bunun sebebi nedir? Sebep açık: 19'uncu yüzyıl pozitivizmi Batı'da artık sarsılmıştır. Bu felsefeye dayalı beşeri sistemler de... Müsbet ilimlerin muhtevası hakkında yeni arayışlar başlamıştır. "ahlâk"ın, "din"in, "san'at"ın determinist-mekanist kanunlarla yenibaştan kurulacağını kimse söylemiyor artık. Herkes, ilâhî dinlerin teklif ettiği "ahlâk"a yöneliyor, onu arıyor... Tabiî tek ilâhî-hak din İslâm'ın...
Ernest Renan'ın, "Yanmn âmentüsünü ilim yazacak" sözü, belki de bugüne kadar anlaşılanın dışında tahakkuk edecek. Yani "ilim" dinin yerini almayacak, belki ilim "din"in yolunu gösterecek... Mutlaka öyle olacak.
Zira Batı'da, tabiat kanunlarında değişmez gerçeklik bulunduğu kanaati artık değişiyor. Emile Boutroux başta olmak üzere bilim adamları tabiat ilimlerinin tabulaştırılmasına karşı çıkıyorlar. "Eşya"nın yapısında ve kâinatın işleyişinde yeni ilâhî gerçekler arıyorlar.
"Hücre"nin yapısına girmişler. Burada, insan aklının kavrayamayacağı kodlamalar bulmuşlar. Görünmeyen bir "el" tarafından gerçekleştirilen kodlamalar...
Batı'da İslâm'a yönelmenin sebebi bu "ilmî" yaklaşımlar. Sevgili Emin PAZARCI'nın Türkiye boyutundaki tesbitleri ise Türk insanının "irfan"ından...
Bakalım “Batı”nın ilmi ile, "Doğu"nun irfanı ne zaman buluşacak?..