Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi ile İslâm Üniversiteleri Birliği'nce ortaklaşa düzenlenen "1. Milletlerarası Hac ve Mukaddes Beldeler Konferansı", 28-30 Haziran günlerinde İstanbul'da yapıldı.
18'i yabancı 73 bilim adamı ve azmanın katıldığı konferansta 10 tebliğ sunuldu, yorumlandı ve tartışıldı. Diyanet İşleri Başkanı Doç. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, Marmara Ü.Rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salih Tuğ ve İslâm Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Adülmuhsin et-Türkî'nin açılış konuşmalarıyla başlayan konferansta, sanıyorum bir konuda "icma" hasıl oldu: "Haremeyn" ve çevresinde fitne-fesat ve terör çıkarılmaması konusunda... Kitap ve sünnet'te zaten yasak olan bu gibi fiilî durumlar, konferansa katılanlarca bl’ittifak kınandı, "icma' hâsıl oldu" sözümüz bu "ittifak"ı ifade için... Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu'nun, "Konferansta keşke İran temsilcisi de bulunsaydı da, bu ittifakı görse ve dinleseydi" temennisi üzerinde bile ittifak vardı. İslâm ülkeleri bilim adamlarının bu ittihad ve ittifakı inşallah siyaset ve devlet adamlarına "örnek" olur.
HAC BİR GÖSTERİ MİDİR?
Doç. Dr. Hayrettin Karaman tarafından sunulan ilk tebliğde haccın bir "ibadet" mi, yoksa "siyasî-içtimai-iktisadî" bir faaliyet mi olduğu tartışıldı. H.Karaman Hoca, muhît fıkıh bilgisiyle haccın siyasî-içtimaî-iktisadî hikmetleri bulunsa da, evvelemirde şahsî bir "ibadet" olduğunu vurguladı. "-Siyasî maksat hasıl olmayacaksa, hac da olmamalı" yahut, "Haccın ibadet kısmı ile siyası ve dünyevî faydası çatışırsa, ikincisi tercih edilmeli" gibi maksatlı yönlendirmelere "Kitab" ve "Sünnet"ten muknî cevaplar verdi.
Doç. Dr. Cahit Baltacı "Osmanlıların Haremeyne Hizmetleri ve Bu Maksada Kurdukları Vakıflar" adlı tebliği; Doç Dr. Mehmet Erkal ise "Hac Emirliği" konulu bildirisiyle Suudlu Rektör et-Türkî'nin Suud İdaresi öncesinde "Haremeyn"in asayiş ve emniyetini yeren cümlelerine cevap verdiler. Aynı konuda A.O.Koçkuzu'nun "-Bu cümleler Medine müdafaasında, Kût'ül-Amâre'de, Filistin ve Yemen'de şehid düşenlerin ruhlarını taciz eder" şeklindeki duygulu ve sitemli cümleleri ise "et-Turkî"nin, sözlerini tavzih etmesini sağladı.
BİR MİLLİ VAZİFE
Mısır El-Ezher Şeyhi Salâh Ebû İsmail'in siyasî bir gayret sonucu mu, yoksa tarih bilgisinin noksanlığından mı anlaşılamayan bir yaklaşımı, salonda hayret ve tepkiye yol açtı. "Ben tarihçiyim" diyen Mısırlı şeyh, meğer Yavuz Sultan Selim'in "Hâdim'ül-Haremeyen" sıfatını hiç duymamış. Biraz da "Hilâfet"in Mısır'dan-İstanbul'a taşınmasına tepki kokan bu yaklaşıma, Erciyes Ü.İlâhiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Uğur, bir tarihî belge ile karşı çıktı.
Belgede Yavuz Selim'in "Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'nin süpürgeciliğini nasibetmesi için CHakk'a dua ettiği"; minberde kendisinden "Hâkim'ül-Haremeyn" sıfatı ile sözedilmesi üzerine, kemâl-i edeb, fakat şiddetle müdahale ettiği ve "Hâdim'ül-Haremeyen" sıfatına talip olduğa belirtiliyordu. Sayın Uğur'un bu ilmî çıkışı "millî bir vazife"nin ifası oldu ve salondaki tepkiyi yatıştırdı.
Dr. Baltacı'nın "İslâm tarih ve medeniyeti"nin arşivlere dayanılarak, yeniden yazılması teklifi gerçekleşirse, konferans gayesine ulaşacak; Haremeyn hizmetinde bir adım daha atılacak...