Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TAİF - 19 Ağustos 1988

Peygamberimiz Efendimiz "Ensar" olma şerefi­ni -malûm- "Medine"den önce "Taif"e teklif et­ti. Fakat Taifli bu şerefi reddetti. Bu sebeple "Taif "i hep merak ederdim. Bu hac seyahatimde son durağı­mız Taif idi. Taif 1.600 metre yükseklikte bir yeşil, se­rin şehir... Çevresi de... "Şefa" sayfiye yerine çıktığı­mızda bizi bir tatlı yağmur karşıladı. Hicazlılar'ın has­retle bekledikleri bir rahmet... Demek Taif, Hz. Resûlüllah'ı red, hatta istihfaf hicabından affedilmiş, Mekke-i Mükerreme'ye 70 kilometre mesafedeki bu gü­zel belde bugün meyvesi, yeşillik ve serinliği ile Mek­ke'nin bahçesi ve banliyösü olmuş.

Merhum Necip Fazıl'ın "Mekke-Medine arası yollar/Çizik-çizik hasret yarası yollar/Her men­zili yeni bir başlangıç/Git-gide Allah'a varası yollar" dediği yollardan geçerek Mekke'ye, oradan da Taife yöneldik.

Medine'den ayrılmak zor. Mekke ve Beytullah'tan vazgeçmek de... Bu duygularla çıktığımız Hicret Yolu'nda, Necip Fazıl’ın bu mısralarını tekrarladık durduk... Bir de merhum Arif Nihat'ın "Seccaden kumlardı" diye başlayan "Na't"ını; Osman Yüksel merhumun "Ağıtlar"ını... Mihmandarımız Abdülhakim İsmail Halife-el-Buhârî Efendi Hazretleri bu şiir­leri Taife ulaştığımızda kasete kaydetti. Bu kasetleri Türkistanlı ailelere teksir edip-dağıttı.

Hz. Peygamber'in deve üzerinde aç-susuz 3 hafta­da katettiği yol bugün 3 gidiş, 3 geliş olmak üzere 6 şeritli bir otoban haline getirilmiş. Batı standardında.. Yol güzergâhında çok sayıda Türk lokantaları açılmış. Biz, güzergâhın en yüksek ve serin noktasında kuru­lan "TÜRK-ANADOLU" lokantasında mola verdik. Baba-oğul "Muslu"lar, lokanta ve çevresinin tanzimi ile sanki Anadolu'yu Hicaz çöllerine taşımışlar. Ana­dolu'ya mahsus yeşillik ve bitkilerle... Duvarlara ihti­mamla işlenen bayrağımızla bir daha gurur duyduk. Medine'de mukîm Ömer KİRAZOĞLU hocamızdan aldığımız maneviyat ve feyz burada millî bir gururla taçlandı.

Taif’i Türkiye'ye benzeten sadece yeşillik ve se­rinliği değil. Burada 1000 kadar Türkistanlı aile yaşıyor. Taif’in ticarî ve idarî hayatında kendilerini ka­bul ettirmişler. 5 ayrı mahallede 6 kültür merkezleri mevcut... Bütün Suudi Arabistan'daki Türkistanlılar'ın "büyük" olarak tanıdıkları âlim, fâzıl "Nu'man Taşkendî" Efendi Hazretleri, Taif’in tek tarihî cami-i kebiri Abdullah b. Abbas Camii'nde baş imam-hatip... Aslen İstanbullu Muhammed Şerif Halevânî, 30 bin kişinin namaz kılabildiği Kral Fahd Camii'nde keza baş imam-hatip ve Şer'iye Mahkemesi'nde kadı...Üstad Abdülkari ve Abdülkahhar gibi daha 15 kadar ca­mide Türk din adamları var. Dr. Muhammed Emin Taşkendî, Melik Faysal Hastanesi’nde müdür. Taif Postahane Müdürü ve Sular İdaresi Müdürü de Türk... İthalât-ihracat yapabilen çok sayıda Türkistanlı Türk tüccar mevcut...

Sovyetler'de, Çin'de, Bulgaristan'da, Yunanistan'da, Irak-Suriye ve İran'da Türkiye nüfusunun birkaç katı Türk soydaş yaşıyor değil mi? Ben bu ülkelerde yaşa­yan soydaşların İran ve Çin hariç hemen hepsini ye­rinde görme talihini veya talihsizliğini yaşadım. Sadece Suudi'de yaşayan soydaşlar ki, hayatlarından ve is­tikballerinden eminler... Bunu Medine, Mekke ve Ta­if’te aralarında bulunduğum Türkistanlı kardeşler if­tiharla söylüyorlar. Sadece bazılarının "vatandaşlık" problemi var. Suudi Devleti'nin her konuda himaye ka­natlarını açtığı kendilerinden bu şefkatin esirgenme­yeceğinden de eminler...

Şu anda tek müstakil Türk devleti güzel yurdumdayım. Buradan Taife, Haremeyn'e ve bizi bağırları­na basan Türkistanlı can kardeşlere selâm ediyorum.