Peygamberimiz Efendimiz "Ensar" olma şerefini -malûm- "Medine"den önce "Taif"e teklif etti. Fakat Taifli bu şerefi reddetti. Bu sebeple "Taif "i hep merak ederdim. Bu hac seyahatimde son durağımız Taif idi. Taif 1.600 metre yükseklikte bir yeşil, serin şehir... Çevresi de... "Şefa" sayfiye yerine çıktığımızda bizi bir tatlı yağmur karşıladı. Hicazlılar'ın hasretle bekledikleri bir rahmet... Demek Taif, Hz. Resûlüllah'ı red, hatta istihfaf hicabından affedilmiş, Mekke-i Mükerreme'ye 70 kilometre mesafedeki bu güzel belde bugün meyvesi, yeşillik ve serinliği ile Mekke'nin bahçesi ve banliyösü olmuş.
Merhum Necip Fazıl'ın "Mekke-Medine arası yollar/Çizik-çizik hasret yarası yollar/Her menzili yeni bir başlangıç/Git-gide Allah'a varası yollar" dediği yollardan geçerek Mekke'ye, oradan da Taife yöneldik.
Medine'den ayrılmak zor. Mekke ve Beytullah'tan vazgeçmek de... Bu duygularla çıktığımız Hicret Yolu'nda, Necip Fazıl’ın bu mısralarını tekrarladık durduk... Bir de merhum Arif Nihat'ın "Seccaden kumlardı" diye başlayan "Na't"ını; Osman Yüksel merhumun "Ağıtlar"ını... Mihmandarımız Abdülhakim İsmail Halife-el-Buhârî Efendi Hazretleri bu şiirleri Taife ulaştığımızda kasete kaydetti. Bu kasetleri Türkistanlı ailelere teksir edip-dağıttı.
Hz. Peygamber'in deve üzerinde aç-susuz 3 haftada katettiği yol bugün 3 gidiş, 3 geliş olmak üzere 6 şeritli bir otoban haline getirilmiş. Batı standardında.. Yol güzergâhında çok sayıda Türk lokantaları açılmış. Biz, güzergâhın en yüksek ve serin noktasında kurulan "TÜRK-ANADOLU" lokantasında mola verdik. Baba-oğul "Muslu"lar, lokanta ve çevresinin tanzimi ile sanki Anadolu'yu Hicaz çöllerine taşımışlar. Anadolu'ya mahsus yeşillik ve bitkilerle... Duvarlara ihtimamla işlenen bayrağımızla bir daha gurur duyduk. Medine'de mukîm Ömer KİRAZOĞLU hocamızdan aldığımız maneviyat ve feyz burada millî bir gururla taçlandı.
Taif’i Türkiye'ye benzeten sadece yeşillik ve serinliği değil. Burada 1000 kadar Türkistanlı aile yaşıyor. Taif’in ticarî ve idarî hayatında kendilerini kabul ettirmişler. 5 ayrı mahallede 6 kültür merkezleri mevcut... Bütün Suudi Arabistan'daki Türkistanlılar'ın "büyük" olarak tanıdıkları âlim, fâzıl "Nu'man Taşkendî" Efendi Hazretleri, Taif’in tek tarihî cami-i kebiri Abdullah b. Abbas Camii'nde baş imam-hatip... Aslen İstanbullu Muhammed Şerif Halevânî, 30 bin kişinin namaz kılabildiği Kral Fahd Camii'nde keza baş imam-hatip ve Şer'iye Mahkemesi'nde kadı...Üstad Abdülkari ve Abdülkahhar gibi daha 15 kadar camide Türk din adamları var. Dr. Muhammed Emin Taşkendî, Melik Faysal Hastanesi’nde müdür. Taif Postahane Müdürü ve Sular İdaresi Müdürü de Türk... İthalât-ihracat yapabilen çok sayıda Türkistanlı Türk tüccar mevcut...
Sovyetler'de, Çin'de, Bulgaristan'da, Yunanistan'da, Irak-Suriye ve İran'da Türkiye nüfusunun birkaç katı Türk soydaş yaşıyor değil mi? Ben bu ülkelerde yaşayan soydaşların İran ve Çin hariç hemen hepsini yerinde görme talihini veya talihsizliğini yaşadım. Sadece Suudi'de yaşayan soydaşlar ki, hayatlarından ve istikballerinden eminler... Bunu Medine, Mekke ve Taif’te aralarında bulunduğum Türkistanlı kardeşler iftiharla söylüyorlar. Sadece bazılarının "vatandaşlık" problemi var. Suudi Devleti'nin her konuda himaye kanatlarını açtığı kendilerinden bu şefkatin esirgenmeyeceğinden de eminler...
Şu anda tek müstakil Türk devleti güzel yurdumdayım. Buradan Taife, Haremeyn'e ve bizi bağırlarına basan Türkistanlı can kardeşlere selâm ediyorum.