Ülkeyi başkentten yönlendiren bizler, zaman zaman Ankara dışına çıksak, sade vatandaşın içine girsek derim. Ne düşünürler, başkenti dışarıdan nasıl görürler bir baksak... Baksak da, kendimizi o şaşmaz terazide tartsak...
Biz geçen hafta o şansı tattık. Ankara "türban" tartışması; YÖK genelgesi: bütçe görüşmelerinin cuma namazı saatine göre ayarlanması. Meclis bahçesine cami yapılması gibi konularda nevzuhur dedikodularla toz-dumanken, Zonguldak'ta yaşanan "barış" havasını bir koklayalım, kutlayalım dedik... Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in "sessiz-sedâsız kotardığı "iş barışı"nı…
Ankara'nın bilcümle bürokratları, politikacıları, özellikle de kalem sahibi gazetecileri, "tebdil-i kıyafet"le halkın arasına bir girsinler... Bulundukları statüden âzâde, sade bir vatandaş gibi.. Göreceksiniz neler değişecek…
ZONGULDAK ÖRNEĞİ
Zonguldak bir "iş" ve "işçi" şehri... Taşkömürü istihsali, yüz küsur yıllık eskimiş metotlarla yapılıyor. Üstelik de zararına... Geçen yılki zarar 71 milyar... Taşkömürünü dışarıdan ithâl etseniz daha kârlısınız. İşçinin aldığı ücret ise o oranda düşük.
40 bin işçi masaya bu düşük verim ve işletme zararı dezavantajı ile oturmuş. İşveren durumundaki Türkiye Taşkömürü Kurumu ise hem zarar, hem ücretin düşüklüğü realitesi gibi iki taraflı baskı altında .
Olaya sadece "verim" ve "işletmecilik" açısından bakarsanız, ocakların kapatılması ve işçilere yol verilmesi gerekiyor. Tebrike şayan olan şu ki, Sayın Çiçek ve TTK hadiseye teknik işletmecilik yönünden değil, sosyal bir realite olarak bakmışlar. Zararın 3'e katlanmasına aldırmayarak, işçisiyle, esnafıyla Zonguldak'ı çökertecek bir grevi önlemeyi başarmışlar.
100 küsur yıldır biriken problem nasıl çözülecek? Şimdi sorulacak asıl soru bu!.. Sayın Çiçek bunun tedbirlerini de şimdiden düşünmüş... Asırlık yarayı saracak bir projeli yatırım planlanmış. Dünya Bankası ile de işbirliği yapılarak... Müesseseyi zarardan-kâra geçirecek projelendirme ve uygulamaları inşallah önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Zonguldak'ta işçi de, TTK da, esnaf da, halk da bağrına taş basmış, o günleri bekliyor.
BİR MÜFTÜ
"Müftü" imajı bizde "karizmatik" bir imaj... Yunan işgaline karşı ilk mukavemet teşkilâtını kuran Denizli Müftüsü A. Hulusi Efendi öncesi ve sonrasını düşünürsek, din adamı ve müftülerimiz savaşta da, barışta da hep halkın içinde olmuşlar. Din adamlarımızdan beklediğimiz de bu değil mi?.. Kısa Zonguldak seyahatimizde bu tarihî misyona bir defa daha şahit olduk. Zonguldak Müftüsü Adil DİLEKÇİ'yi bu kadîm espri ite halkın içinde bulduk. Yerin yüzlerce metre altındaki kömür ocaklarına inen; hem işveren, hem çalışan kesimle işbirliği halinde olan; kasaba-köy bütün yerleşim birimlerine ulaşan; devlet-millet arasında âdeta köprü olan...
Okumuş kesimi din hizmetinin içine, sade vatandaşı sosyal-kultürel faaliyetlere çekmesini bilmiş. Türkiye genelinde arzulanan müsbet bir imaj...
Zonguldak bize bir soluk oldu. Ankara'da yaşayanlar olarak taşranın bu güzelliklerine o kadar muhtacız ki!