Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
“İHTİLAFTA İTTİFAK MI?” - 10 Mart 1989

İslâmiyet'in bir adı da "Vahdet dini"dir. Vahdet, ittifak ve ittihat, İslâmiyet'in sanki lâzım-ı gayr-ı müterâfıkı, yani vazgeçilmez bir lâzimesi... Fakat gel-gör, bu lâzimeye en az uyan, en aldırmayan da Müslü­manlar...

Etrafınıza bir bakın: "din" gayretiyle ortaya çıkmış; "din" adına körüklenen ihtilâflar, tefrika tezahürleri gö­receksiniz. "Din" bahane edilerek tahrik edilen... Her­kes "din"i karşısındakinden daha çok tesâhub ettiği­ni zannettiğinden olacak, kimse birbirini dinlemiyor. Acaba bu bir "Ahir zaman alâmeti" midir?

"Gelecekte ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. Bun­ların hepsi cehennemdedir, sadece bîri müstesna" buyuran Cenab-ı Peygamberin bu çetin ikazı bile ku­lak ardı edilince, kendisine sığınılan "din gayreti" nerde kaldı bilen, düşünen, değerlendiren yok...

Bu memlekette bir zamanlar "imam-hatip lisesi" mi, "Kur'ân kursu" mu kavgası sergilendi. Ardından "Kur'ân kursu senindi, benimdi" sürtüşmesi. Yani hizmette "dayanışma" yerine kavga... Bugün kavga­nın bir yanı, "Beriki de senin olsun, öteki de" de­miş ve kendisine yeni bir hizmet alanı seçmişse, "kavga" ve "sürtüşme" çirkinlikleri terkedilmeli, "ye­ni bir dönem" başlatılmalı değil mi? Bu soruyu her­kes kendi-kendine sormalıdır. Allah rızası için sor­malıdır.

Hizmet "tek" değildir. Ne tek başına "Kur'ân kursu" ne tek başına "İmam-hatip lisesi", ne sade­ce "öğrenci yurdu"... Bunlar ve benzeri nice hizmettir ki, millet olarak hepsine muhtacız. "-Sadece beni" veya "-Sadece benimki!" gayreti, hizmet gayreti de­ğil, nefis gayretidir.

İHTİLAFIN FATURASI

Çevremize ibret nazarıyla bakarsak, içerisinde  bulunduğumuz tefrikanın faturasını ne kadar pa­halıya ödemekte olduğumuzu göreceğiz. İslâm âlemi olarak, kimlerin maskarası olduğumuzu... Pakistan’­ın başına gelen nasıl "Doğu-Batı" dalaşı ise, Afga­nistan'da görülen de aynı iç-dalaştır. "Patan-Acem" sürtüşmeleri... Kuzeyden bir karabasan gibi gelen işgal, bu iç-kavganın ibretli sonucu idi... Sovyet ordula­rını geri çekilmeye mahkûm eden "cihatta ittifak" gönlümüze su serperken, bu defa da, mücahit grup­larının nimet paylaşma kavgaları ibretli bir şekilde karşımıza dikilmiştir. Yazık, çok yazık...

"Doğu" ve "Batı" Türkistan'ın nasıl Çin ve Rus İs­tilâsına maruz kaldıkları, incelenmesi gereken bir ib­ret destanıdır. Veya ağıtı... Bugün Ortadoğu'da görülen hacâletin altında aynı sebep vardır. İran-Irak kör-döğüşünün de, Filistin utancının da, İsrail'in "köpek­siz köy" olarak efelenmelerinin de...

Kendi içimize dönersek; toprağın altındakilerin yü­zü suyu hürmetine ayakta kalan Türkiye'de, temel espri olarak "vahdet"i emreden "İslâmiyet" adına bile yeni-yeni "tefrika" sebepleri çıkarılması, doğrusu ''Ahir zamanda fitnelerin tuğyan edeceği" Hadis-i Şerifi ile izah edilebilecek bir garip tezahürdür. İbret alana.

İTTİFAK MI, İHTİLAF MI?

Peygamber Efendimiz, gideceğimiz yolu çizmiştir. Onun dışında başka yollar aramak yanlıştır. "Allah'ın kudret eli, cemaat üzerinedir. Kim ce­maatten ayrılırsa, azaptadır."

"Cemaat rahmet, ayrılık azaptır Türkiye içinde ve dışında İslâm âlemi olarak çekti­ğimiz, işte bu "azap"tır. Dün de, bugün de...

Herkes kapısının önünü süpürecekse biz önce ken­dimize bakalım: Bu Peygamber buyruklarına bakıp, it­tifak mı edeceğiz, yoksa "ihtilâfta litifak"a devam mı edeceğiz? Günün ibretli sorusu budur!..