İslâmiyet'in bir adı da "Vahdet dini"dir. Vahdet, ittifak ve ittihat, İslâmiyet'in sanki lâzım-ı gayr-ı müterâfıkı, yani vazgeçilmez bir lâzimesi... Fakat gel-gör, bu lâzimeye en az uyan, en aldırmayan da Müslümanlar...
Etrafınıza bir bakın: "din" gayretiyle ortaya çıkmış; "din" adına körüklenen ihtilâflar, tefrika tezahürleri göreceksiniz. "Din" bahane edilerek tahrik edilen... Herkes "din"i karşısındakinden daha çok tesâhub ettiğini zannettiğinden olacak, kimse birbirini dinlemiyor. Acaba bu bir "Ahir zaman alâmeti" midir?
"Gelecekte ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. Bunların hepsi cehennemdedir, sadece bîri müstesna" buyuran Cenab-ı Peygamberin bu çetin ikazı bile kulak ardı edilince, kendisine sığınılan "din gayreti" nerde kaldı bilen, düşünen, değerlendiren yok...
Bu memlekette bir zamanlar "imam-hatip lisesi" mi, "Kur'ân kursu" mu kavgası sergilendi. Ardından "Kur'ân kursu senindi, benimdi" sürtüşmesi. Yani hizmette "dayanışma" yerine kavga... Bugün kavganın bir yanı, "Beriki de senin olsun, öteki de" demiş ve kendisine yeni bir hizmet alanı seçmişse, "kavga" ve "sürtüşme" çirkinlikleri terkedilmeli, "yeni bir dönem" başlatılmalı değil mi? Bu soruyu herkes kendi-kendine sormalıdır. Allah rızası için sormalıdır.
Hizmet "tek" değildir. Ne tek başına "Kur'ân kursu" ne tek başına "İmam-hatip lisesi", ne sadece "öğrenci yurdu"... Bunlar ve benzeri nice hizmettir ki, millet olarak hepsine muhtacız. "-Sadece beni" veya "-Sadece benimki!" gayreti, hizmet gayreti değil, nefis gayretidir.
İHTİLAFIN FATURASI
Çevremize ibret nazarıyla bakarsak, içerisinde bulunduğumuz tefrikanın faturasını ne kadar pahalıya ödemekte olduğumuzu göreceğiz. İslâm âlemi olarak, kimlerin maskarası olduğumuzu... Pakistan’ın başına gelen nasıl "Doğu-Batı" dalaşı ise, Afganistan'da görülen de aynı iç-dalaştır. "Patan-Acem" sürtüşmeleri... Kuzeyden bir karabasan gibi gelen işgal, bu iç-kavganın ibretli sonucu idi... Sovyet ordularını geri çekilmeye mahkûm eden "cihatta ittifak" gönlümüze su serperken, bu defa da, mücahit gruplarının nimet paylaşma kavgaları ibretli bir şekilde karşımıza dikilmiştir. Yazık, çok yazık...
"Doğu" ve "Batı" Türkistan'ın nasıl Çin ve Rus İstilâsına maruz kaldıkları, incelenmesi gereken bir ibret destanıdır. Veya ağıtı... Bugün Ortadoğu'da görülen hacâletin altında aynı sebep vardır. İran-Irak kör-döğüşünün de, Filistin utancının da, İsrail'in "köpeksiz köy" olarak efelenmelerinin de...
Kendi içimize dönersek; toprağın altındakilerin yüzü suyu hürmetine ayakta kalan Türkiye'de, temel espri olarak "vahdet"i emreden "İslâmiyet" adına bile yeni-yeni "tefrika" sebepleri çıkarılması, doğrusu ''Ahir zamanda fitnelerin tuğyan edeceği" Hadis-i Şerifi ile izah edilebilecek bir garip tezahürdür. İbret alana.
İTTİFAK MI, İHTİLAF MI?
Peygamber Efendimiz, gideceğimiz yolu çizmiştir. Onun dışında başka yollar aramak yanlıştır. "Allah'ın kudret eli, cemaat üzerinedir. Kim cemaatten ayrılırsa, azaptadır."
"Cemaat rahmet, ayrılık azaptır Türkiye içinde ve dışında İslâm âlemi olarak çektiğimiz, işte bu "azap"tır. Dün de, bugün de...
Herkes kapısının önünü süpürecekse biz önce kendimize bakalım: Bu Peygamber buyruklarına bakıp, ittifak mı edeceğiz, yoksa "ihtilâfta litifak"a devam mı edeceğiz? Günün ibretli sorusu budur!..