Ramazan bir duraktır. Hayatın karmaşık gidişi içerisinde durup, bir de kendine bakma; bir konaklamadır. Yıl içerisindeki yolculukta en büyük durak... Kandiller, bayramlar, cumalar da öyle değil mi? Hatta, günün çeşitli bölümleri... Bu durak, konak ve konaklamalar olmasa, hayat kimbilir nasıl çekilmez olurdu?
İşte bugün milletimiz ve bir milyar Müslüman bu büyük durakta buluştu. Mânâsını biliyor; mânâlandırabiliyorsak...
"CUMA" VE "RAMAZAN"
"Cuma" en hayırlı gün... "Ramazan" da en mübarek, en hayırlı ay... Bugün "cuma" ve "Ramazan" bereketi birarada... Ne mutlu değil mi?.. Bilene!..
Bugünden itibaren "sahur" ve "iftar" sofralarının bereketinde buluşacağız. "Teravih"lerin manevî rahatlığında, mukabele meclislerinin karşılıklı feyzinde...
Fiyatlar pahalı, tamam... Hayat şartları zor... Fakat şükür ki hayatta ve ayaktayız. Bir "soluk"luk ömre bedel ecri olmayan bizler, hayatımızın hesabını nasıl verebiliriz ki?.. Sağlığımızın; görme, işitme, tad alma, dokunma, hissetme duygularımızın... Evlâdımızın, malımızın, mülkümüzün... Elimizdeki nimetlerin...
Oruç bir "şükür"dür. "Teravih" için ayaklanış; "sahur" için uyanış bir şükürdür. Mukabele meclislerinde buluşma bir şükürdür. Cankurtaran simidi bu şükürlerle varız...
Öyle değil midir? Namaz kılmak istediği halde kılamayan; oruç tutmak istediği halde tutamayan; nikâhlarını kıyamayan; cenazelerini kaldıramayan milyonla, on milyonla "Müslüman-Türk" soydaşımız yok mudur? Onlara bakarak şükretmek... O yoklara bakarak, varlığımızın kıymetini bilmek... Bilelim ki, şükür bir kulluk vazifesidir.
Şüphesiz bizim de noksanlarımız var. İçimize sindiremediğimiz, sıkıntısını duyduğumuz... Kör-kütük, nankör azizlikler. Fakat bilelim ki, "şükür", eldeki nimeti artırır. "Küfran-ı nimet" ise, eldeki nimetlerin de kaybına sebep olabilir. Orucumuz, namazımız, sahur ve iftarımız, cumamız, kandilimiz, bayramımız, kısaca ibadet ve şükürlerimiz, onun için ma'kûldür, makbuldür, kıymetlidir.
BİRE BİN VEREN TOHUM
“-Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerimize düştü. Bu ayda bir hayır yapan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevaba nail olur. Bu ay, yoksullara yardım elini uzatma ve ihsan ayıdır. Her kim bu ayda oruçlu kimseyle iftar edecek kadar bir şey verirse, yaptığı bu iyilik, günahlarının bağışlanmasına ve ateşten azad edilmesine sebep olur."
"-Kim din kardeşlerinin bir ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyaçlarını giderir. Kim bir mü'min kardeşinin sıkıntısını giderirse, Allah da Kıyamet Günü'nde onun bir sıkıntısını giderir. Kim bir Müslüman'ın ayıbını örterse, Kıyamet Günü'nde Allah da onun ayıbını örter."
İşte ölçü, işte müjde!.. Peygamber müjdesi "hadîs"le gelen...
"Dua" hayatın bereketi, bereket ömrün tarlasıdır. Bire on, bire kırk, bire yetmiş veren tohum gibi, ecirlerin katlandığı, sevapların kanatlandığı saatler, günler içerisindeyiz.
Peygamberimiz Efendimiz, ''Ramazan geldiğinde, cennet kapıları açılır" buyurmuş.. Bütün insanlık, şu anda açılan o kapının önünde duruyor. Girmek da, girmemek de elimizde... Nankörlük olmasa, "ateş"in ve "azab"ın hikmeti kalır mıydı?
"Ümmetim Ramazanın feyiz ve şerefini bilseydi, bütün yılın Ramazan olmasını dilerdi…
Peygamber dilinden, "Ramazanla buluşmanın mânâsı işte budur!..