Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
BATI TRAKYA TÜRKÜ’NÜN DRAMI - 10 Ağustos 1984

Batı Trakya, Edirne'nin Tekirdağ'a komşu top­raklarının devamı olan ve bu­gün Yunanistan sınırları içe­risinde kalmış bulunan Dedeağaç, Gümülcine, Iskeçe, Kavala, Drama, Serez çevresine verilen isim... Murad Hüdavendigâr zamanında fethedilmiş. Yaklaşık 450 yıl Osmanlı toprağı olmuş. Lo­zan Andlaşması ile Yunanis­tan'a bırakıldığı resmen ka­bul edilmiş. Andlaşmaya gö­re Anadolu ve Doğu Trakya'daki Rum azınlık, Yunanis­tan sınırları içerisinde kalan Türkler'le mübadele edile­cek, ancak bu uygulamadan Batı Trakya ve İstanbul ha­riç tutulacak. İstanbul Rum­ları ve Batı Trakya Türkleri yerlerinde kalacaklar. Fe­ner Ortodoks Patrikhanesi de, Bizans'ın son hatırası olarak İstanbul'da bırakı­lacak...

İstanbul Rumları'nın ve Patrikhane'nin yerlerinde bırakılmasından Yunanis­tan'ın kazançlı çıktığını geli­şen hadiseler gösterdi. Batı Trakya Türkleri'nin yerlerin­de bırakılması ise, Anadolu çıkarmasında yenik düşen Yunanistan'ın hırçınlık ve in­tikamına bir tatmin fırsatı doğurdu. Batı Trakya Türk­leri'ne karşı 61 yıldır safha-safha ve kurnazca uygula­nan baskılar, bu fırsatın Yunanistan tarafından iyi de­ğerlendirildiğinin kâmil isbatı.

İstanbul'da kalan Rumlar Osmanlı'nın geniş müsama­hasını tevarüs eden T.C. Devleti'nin tanıdığı engin hürriyet havası ve azınlık psikolojisinin verdiği da­yanışma ile ticarî atılımlara girdiler, ekonomik durumla­rını güçlendirdiler.

Batı Trakya Türklüğü ise, son yıllarda giderek artan ve tarihte eşi görülmemiş bulu­nan ekonomik, siyasî ve sosyal baskılar altında.

AKIL ALMAZ BASKILAR

Önce dahilî tehcirle işe başladılar. Türk sınırın­daki Türk ailelerle, İskeçe’nin batısındaki Türk cemaa­tini ortaya; Gümülcine-İskeçe bölgesine mecburi is­kânla topladılar. Böylece Türk sınırında Dedeâğaç, batıda ise Kavala, Drama ve Serez bölgesi Türkler'den boşaltıldı. Bu faaliyet öyle kurnazca yapıldı ki, ne dün­yadan, ne bizden ses-soluk çıkmadı.

Yunanlılar'ın yaptıkları bunlardan ibaret kalmadı şüphesiz... Öncelik yasak bölgeler ihdas edildi. Kuzeydeki Balkan bölgesi, "Ova" bölgeleri ile ayrıldı. Bilâhare Bulgar sınırındaki Balkanlı Müslümanlar'a, ayrı ırk ve soylardan olduk­ları telkin edildi. Bu suret­le, bir devletin kendi teb'ası araına sun'î ayrılıklar sok­ması garabeti ortaya çıktı.

Anayasa ve kanunlar önünde Rum cemaati ile eşit haklara sahip Türk ce­maatine giderek bu kanunî haklar esirgenmeye başlan­dı.

1930'lu yılların ilk yarısın­da ülkede gelişme istidadı gösteren komünist yayılma­ya karşı özellikle sınır böl­gelerinde uygulanmak üze­re konulan tedbirler, bugün sadece sınır bölgelerinde değil, ülkenin her yanında, fakat sadece Türkler'e kar­şı kesin ve acımasızca uygu­lanmakta...

Bu insafsız tatbikat o de­receye ulaştı ki, Türk cemaa­te yeni inşaat, tadilât, hat­tâ tamirat ruhsatı verilmi­yor. Gayrimenkul alın izni tanınmıyor. Araba ve trak­tör kullanma ehliyeti alma hakları yok. Ticarethane ve işyeri açamazlar. Arazileri her fırsatta sebepsiz ve ka­nunsuz yere istimlâk edilir veya hükümet malı olarak gösterilir. Son yıllara ka­dar muhafaza edilebilen Türk Evkaf Emlâkine de ni­hayet el konuldu. Orta ve yüksek tahsil fırsatları mev­cut değil. Devlet memuru ol­ma imkânlarından mahrum­lar. Verimli ziraî mahsulleri ekim izni verilmez. İnanıl­maz ama, son yıllarda din ve isim değiştirmeye zorlanır oldular.

BU KADAR DA DEĞİL

Yunanistan'da ilkokullar cemaat okulları... Buna rağmen Türk ilkokullarındaki müfredat, idarenin güdü­münde. Türkçe dersler 15 saati geçmez. Türk öğret­menlerin maaşları Hıristiyan cemaat okulu öğretmenleri­ne verilenin beşte biri kadar, öğretmenlerin hiçbir sosyal hak ve teminatları yok.

Everdiği oğluna, gelin ettiği kızına, artan nüfusuna bir ilâve oda yapamayan in­sanlar nasıl yaşar? Saçağı uçan, duvarı çatlayan, kiremiti kırılan evine bir çivi çakma; bir kiremit koyma imkânı verilmeyen insan­ların haklarını kim arar, kim sorar? 500 yıldır tevarüs edegeldikleri tarlaları, bahçeleri ellerinden alınan çiftçi ne eker, ne biçer? Maddî im­kânsızlık, eğitim yetersizliği müfredat bozukluğu sebe­biyle ortaokula bile gide­meyen ve cahil bırakılan ço­cuklar istikbale nasıl hazırla­nır?

Bu  sorular  cevapsızdır.

Yurtta ve cihanda sulh iste­mek, ancak büyük milletlerin harcıdır. İnsan ve yurttaş hakları, yurtta ve cihanda sulh prensibi, "Elen"in ço­cukları elinde bir fantezi, bir oyuncaktır. Batı Trakya Türklüğü ise, Lozan Andlaşması ile kurulan eşit statü­nün kendilerine de uygulan­masını istemektedirler.

Hiçbir istek, bu kadar ma­sum ve haklı olamaz.