Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
YALANIN MANTIĞI - 9 Haziran 1989

Türkiye Diyanet Vakfı "vergi" kaçırmış. Bir gazete böyle diyor. Halbuki T. Diyanet Vakfı "vergi­den muaf" bir kuruluş... Bakanlar Kurulu kararıyla, kendisine bu imtiyaz verilmiş. Gerekçesi de, devlet tarafından yapılması icabeden bazı "kamu" hizmetlerini vakfın kendi kaynaklarından yürütüyor olması... Yalanın mantığı olur mu? Aynı gazetenin bir iddia­sı da şu: Türkiye Diyanet Vakfı "hac vurgunu" yapmış.. Sanırsınız ki, yol kesen haramileri anlatıyor... Büyük "hac organizasyonu"nun maddî yükünün Türkiye Diyanet Vakfı'nın omuzlarında olduğunu bil­meyen var mı? Yönetmelikleri var, Bakanlar Kurulu kararları var, mevzuatı var... 10 yıl gerilere doğru giden tatbikatı var. Dahası çeşitli bakanlık temsilcile­rinden oluşan bir üst komisyonu var... Düzenleme­ler o resmî mevzuatla yapılır. Kararlar bu yüksek ku­rulca alınır. Diyanet ve vakıf ise bu mevzuatı ve ka­rarları uygular...

Peki, gazetenin "Diyanet Vakfı'nın hac vurgunu" başlıklı haberinin bir "kılıf"ı yok mu? Yalanın ne öl­çüde bir mantığı olabiliyorsa, bu habere de bir "kılıf" bulunmuş... O da, ilgili mevzuatın yorumunda orta­ya çıkan anlayış farkı; henüz sonuçlanmayıp devam eden matrah farkı ihtilâfı ve yazışmalar...

Yazışmaları başlatan ve davayı açan ise Vakıf biz­zat kendisi... Ne "kaçakçılık" var, ne ihbar ne de "vurgun!.." Vakıf yönetimi, hac gelirlerinin vergiye tâbi olup-olmayacağı konusunda tereddüde düşmüş. Durumu Maliye Bakanlığı'ndan sormuş... Sormasa mı imiş?

Sormuş da ne olmuş? Maliye Bakanlığı, çeşitli ku­ruluşlardan "görüş" istemiş. Görüşü istenen kuru­luşlar, vergilendirilmeme istikametinde, yeni Vakıf le­hine görüş bildirmişler. Bakanlık bundan tatmin ol­mamış. Konuyu bir de kendi "uzman"ına inceletmiş... 20.4.1983 tarihli uzman raporu da, T. Diyanet Vakfı’nı vergi mükellefi saymamış. Bütün bunlara rağmen Maliye Bakanlığı "hac gelirlerinden vergi ödenmesi gerektiği"ni bir yazı ile Vakfa bildirmiş... Bunun üze­rine Vakıf yönetimi, 1982 ve önceki yıllar vergilerini ödemiş, fakat "dava" açma hakkını saklı tutmuştur. Ankara Vergi Mahkemesi'nde ise dava açmıştır. Hayrettir, bu dava da Vakıf "lehine" sonuçlanmıştır. Fa­kat bu karar, bilahare üçte iki çoğunluk kararıyla Da­nıştay tarafından bozulmuştur. 3 üyeden ikisi karara katılmamıştır.

Müteakip yıllar vergileri, hep bu ihtirazî kayıtla ödenegelmektedir ve her yılın ödemesi yargı önündedir.

Ne "kaç-göç", ne "vurgun!.." Ortada, vergi mat­rahı konusunda lehte ve aleyhte karşı görüş ve "içtihat" farkları var... Bunun da tedbirleri alınıyor. Vakıf "sened"ine vuzuh getirmek vesaire gibi...

Türkiye'de "din" konusundaki sun'i hassasiyetler malûm... "Din"e karşı müteyakkız olmak, hâlâ prim getiriyor. İşte Vakıf, o psikolojinin kurbanı... Nitekim emsal vakıfların emsal gelirleri vergi dışı sayılmış. Bu ayrıcalığa dair bütün belgeler elimizde... Gerekirse onları da açıklayacağız.. Devlet vakfa bir "görev" vermiş... Resmî bir gö­rev... Bir de vergi "muafiyet"i tanımış... Buna rağ­men "urun abalıya!" deniliyorsa, Türkiye şartlarında buna da şaşılmaz... Zira, Türkiye'nin şartları henüz budur...

T.Diyanet Vakfı bir hayır kuruluşudur. Mal varlığı­nın % 80'ini Türkiye'nin dinî imarına harcamaktadır. Dahası yurt, burs ve eğitim faaliyetlerine, sağlık hiz­metlerine, fakirlerin yedirilip-giydirilmesine... Emsal vakıflardan farklı ve haksız olarak vergilendirilmeye çalışılan vakıf kaynakları, "devlet"in yapması icabeden bu hizmetlere harcanmaktadır.

Onu karalamak, yürüttüğü hizmetlere karşı çıkmak demek değil midir?.