Her gün binlercesi geliyor... "Utanç treni"ne bindirilmiş, "eşya"dan yükler gibi, Türk sınırına dökülüp bırakılıyorlar... Hani Bulgaristan'da Türk yoktu? Hani Türk sınır kapılarına bir "eşya" gibi silkelenip dökülen buncağızlar, "Bulgar asıllı" Müslümanlar'dı? Şimdi de kartalozlar, "-Biz onları turist olarak gönderdik. Akıbetlerinden ise endişe ediyoruz" diyolarmış... "Hicab" denilen ahlâkî fazilet "insan"a ait bir "sıfat" ise, bu kart pişkinliğin izahı hangi "Lügat" yapılabilir?
"İnsan"la oyun olmaz!.. "Küçük kâinat" demek olan insan, "Allah"ın en büyük eseridir. Ve Allah asla "ihmal" etmez. "Mühlet" verir. Komitacılık ruhu ile bugün tepesinde testiler kırılan bir masum , mazlum ve mağdur insanların âhı yerde kalacak mı? "Pir-i fani" olmuş, "ebe" ve "dede"den, kundaktaki çocuğa kadar yaşanan bu insanlık trajedisi "zalim"in yanına kâr kalacak öyle mi? Öyle olsa bu "mahşer" niçindir, bu "sırat" bu "mizan" kimin içindir, göreceğiz...
YÜREKLER DAYANMAZ
"-Eşyanı topla, toparlan! Hemen bugün trene bindirilip, gönderileceksin dediler. Bir ömür bakıp yetiştirdiğim bağıma-bahçeme baktım, ağladım. Edenler bulur dedim. Ahıra indim. Hayvancıklarım bana bir garip bakıyorlardı. Nefesim boğazımda düğümlendi. Bir şeycikler diyemedim. Teker teker kucakladım, kokladım. Gözlerinden öptüm. Bağlarını çözdüm. Dışarı çıkardım. Hepimizi yaratan Allah'a ısmarlayıp, kırlara salıverdim. Arkama dönüp bakmaya cesaret edemeden, oradan uzaklaştım..."
Davud Feyzullah ACIDAĞLIOĞLU, 70 yaşında bir Rumeli Türkü... 30 kovan arısı, bir eşek arabacığı varmış. "Sürgün" müjdesi onu da coşturmuş. "Arıcıkları"nı, "eşeciği"ni ve "arabacığı"nı Bulgar komşusuna bırakmış. "-Al bak... Senin olsun... Yeter ki ölmesinler, yaşasınlar" demiş. Bulgar komşu "eyi" adammış. Dayanamayıp, ağlamış... "-Bakarım, gözün arkada kalmasın" demiş. "-Bir gün gelir dönersen, geri veririm ama" diye de ilâve etmiş... Bir şey daha söylemiş: "-Siz, gidip kurtulacaksınız ya, biz ne yapalım?"
Doğru... Bulgar zulmü "soydaş-vatandaş" tanır mı? Bir insanlık trajedisi... Sadece "Türk"ün değil... "-Bugün sana, yarın bana" cinsinden bir şey trajedi.. Tarihin ilk devirlerinden bu yana, insanlığı utandıran cinsten... Bugün bize, yarın bakalım kime?
TESELLİ KAYNAĞI
Bu dramdaki tek teselli kaynağımız, müşterek düşmanlığa karşı oluşan millî bütünlük... Bu bütünlük, iktidar-muhalefet işbirliği halinde, yarın İstanbul-Taksim'den bütün dünyaya duyurulacak. "Bir musibet, bin nasihat..." özdeyişi... Tarih yalan söyler mi?
Federal Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri nezdindeki din hizmetleri müşavirleri müracaat ediyorlar. Ve yurt içinde de müftülüklerimiz…"-Yardım vaadeden vatandaşlarımızı nasıl yönlendirelim?" diyorlar.
Hükümet, Devlet Bakanı Prof. Dr. Ercüment KONUKMAN koordinatörlüğünde bir merkezî-millî komite oluşturmuş... İllerde ve valilik ve kaymakamlıklar nezdinde "İl" ve "İlçe" komiteleri... Vatandaşların "aynî" ve "nakdî" yardımları bu komiteler vasıtasıyla yönlendirilecek, değerlendirilecek..
"Utanç treni" hicaptan mahrum seferlerle, şereften yüklerini taşıyadursunlar... Türkiye "evlâd'ı fatihan" bu soydaşlarla güçlenecek... Göreceksiniz güçlenecek!..