Değerli bir okuyucum "Batı Trakya Türkü'nün Dramı" başlıklı yazımı eleştirerek, Batı Trakya Türkleri'nin Müslümanlık'larını, Türklük'lerini, geleneklerini muhafaza edip etmediklerinden niçin sözetmediğimi sordu... Dış Türkler açısından Türkiye için asıl önemli hususun bu olduğunu da ısrarla belirtti. Okuyucum haklıdır. Bu ve müteakip sohbetlerimde, aralarında bulunma fırsatı elde ettiğim Batı Trakya, Bulgaristan ve Sovyetler'de mevcut "Müslüman-Türk Varlığı"ndan sözedeceğim.
1980 Ağustosunda Batı Trakya'da resmî görevli olarak bulundum. Gümülcine ve İskeçe bölgelerini köylere kadar dolaşarak, Türk cemaatı ile tanışma, görüşme fırsatı buldum.
Bata Trakya toprakları, her türlü silinme ve kazınmalara rağmen Türklük'ten ve Müslümanlık'tan çok şükür bugün de çıkarılabilmiş değildir. Ecdadımızın geçtikleri her yere vurdukları Müslüman-Türk mührü (cami, türbe ve diğer yapılar) bugün de hâlâ ayaktadır. Edirne'nin Yunan sınırından giren bir yolcu, yer-yer dalgalandığı görülen Yunan bayrakları ile karşılaşmasa, Türkiye sınırları dışına çıktığını farkedemez. Yollarda, çoğunluğu iki tekerlekli arabalar üzerinde mütevekkil, mütevazı, mahalli kıyafetli Türk erkekleri, mısır, ayçiçeği ve bostan tarlaları arasında siyah etekli, beyaz şallı, mü'mine Türk kadınları, engebeli arazide ilerlerken birdenbire ortaya çıkıveren Türk köylerindeki ak minareler, geçmişi ve geleceği hatırlatan bir ağıt gibi uzayıp giden horoz sesleri, bu toprakların hâlâ Müslüman-Türk yurdu olduğu kanaatini veriyor.
Batı Trakya Türk cemaatında çok canlı bir dinî-milli yapı var. Gümülcine ve İskeçe'nin yaşlı, fakat dirayetli, faziletli, tedbirli, teennili muhterem müftü efendileri, Türk cemaatını dağıtmadan, başlarını giyotine kaptırmadan bugüne kadar getirebilmişler. Türk cemaatı adetâ bu müftü efendilerle var. Onların şahsında temsil edilebiliyor, hayatiyetlerini onların ağırlığı ile sürdürebiliyorlar, İskeçe Müftüsü Muhterem Hoca Efendi'nin, bir camiyi yıkmaya gelen buldozerin paletleri önüne yatarak camiyi kurtardığını bize anlattılar. Batı Trakya Türkü’nün sesini dünyaya ve İslâm ülkelerindeki toplantılara canları pahasına gönderdikleri mesajlarla duyurabilenler de bunlar...
Bu müftü efendiler —Allah uzun ömür versin— kendilerini ileride temsil edecek haleflerini de şimdiden yetiştirmisler... Biri evlât, biri damat olan bu genç hocalar, babalarının dizleri dibinde, rahle-i tedrislerinde hakkıyla yetişmişler... Hayrülhalef olmaya şimdiden namzetler... Türk cemaatının sadece dinî değil, idare ile münasebetlerdeki her türlü işlerini de daha şimdiden tesahüb etmeye başlamışlar...
Türk Evkaf İdaresi, müftü efendilerin yanıbaşında... Türk cemaatının problemleri üzerine elbirliği ile eğiliyorlar...
Gümülcine ve İskeçe Türk Öğretmenleri Birlikleri lokalleri, Türk cemaatının okumuş kesiminin biraraya geldikleri kültür merkezleri... Kitaplıkları, konferanslar için salonları var... Türkiye'den en önemli talepleri, kitap ve her çeşit ansiklopedi...
1980 yılında orada bulunan Gümülcine Başkonsolosu Sayın Şükrü TUFAN, Batı Trakya asıllı... Batı Trakya Türkü'nün bütün problemlerini biliyor, sıkıntılarını içinden duyuyor...
Gümülcine ve İskeçe merkezinde çok sayıda cami mevcut... Erkekleri ayrı, kadınları ayrı zamanlarda toplayarak, bizi bu camilerin hepsinde konuşturdular. Gümülcine merkezindeki bir camiin kürsüsüne çıktığımda, kürsüde şu notu buldum:
"—Bize bizden bahsetmeyin! .. Türkiye'den bahsedin!.. Türkiye iyi ise, biz de iyiyiz. Anarşi ne zaman önlenecek? Radyolarınızdan ne zaman bir iyi haber duyacağız?.. Ordu, devlet düşmanlarına bir görünüversin artık!"
Bu olayı, 1980 yılı Ağustos ayı 28'inci gecesi yaşadık... 15 gün sonra 12 Eylül Harekâtı oldu. Batı Trakya Türkü, Türkiye'deki olaylara böylesine yakın... Kafası ve gönlü ile Türkiye'ye böylesine bağlı...
Diyanet İşleri Başkanlığı 3 yıldan bu yana Batı Trakyalı Türk çocuklarına, Türkiye'deki Kur'ân kurslarında din eğitimi yaptırıyor. İmam-hatip liseleri ve yüksek din eğitimi müesseselerinde okuyan gençler var. Üniversitelerimizin çeşitli bölümlerinde yüksek öğrenim görenler de mevcut...
Eskiden, Türkiye'den Batı Trakya'ya öğretmen ve din adamları gönderiliyordu... Şimdi niçin gönderilmiyor, bilmiyorum.
Batı Trakya Türkü'nün milli kültür yapısını ayakta tutmak lâzım... Aksi halde, bugüne kadar kazınamamış bulunan Batı Trakya Müslüman-Türk varlığını ayakta tutmak mümkün olmaz...