Bu da ayrı bir "ticaret"... "Umut" ticareti. Sokaklar "olağan"ın üstünde bir tehacümle "umut" satın almak isteyenlerle kaynıyor. "Millî Piyango" bayilerinin önü bu alıcılarla dolu...
"Seyyar bayiler" artık, elinde bilet kimsenin önünü kesmiyor... Onlar da kıymete binmiş, "hırslı" "alıcı"lara "umut" dağıtıyorlar...
Bu bir "yeni" ticaret... İlk gün 10 milyon bilet satılmış. Yani 10 milyon tane "bin" liralık "umut" dağıtılmış... Bu rakam 2'nci günün sonunda 15 milyon "bin"e çıkmış... Ne ticaret (!) değil mi?
HAYAL KIRIKLIĞI
Toplu "hayal kırıklığı", satışlardaki düşüşten belli... Yani "satıcı" belki memnun ama, "alıcı" kitleler bu ticaretten memnun değiller ki, bayilerin önündeki tehacüm 2'nci ve 3'üncü günde gevşemiş... "Bana da!.", Bana da!.." diye birbirlerini çiğneyenlerin yerini şimdi mütereddit, somurtkan, homurtulu inkisarlar almış... Çoğu da "ana-baba" harçlığı ile gelenler... Simit satan, omuzunda boya sandığı... olan çocuklar... "Bu benim haftalık harçlığımdı, bir hafta ne yaparım?..." diyenler... Bir de "emekli" mi, "boşta gezer" mi, kimse onlar bayiler etrafında yorgun, bezgin, düşünceli... dolaşanlar...
Bizde "kumar" yasak... Kumarhane açmak da... Oynanması, oynatılması sıkı şartlara bağlı... "Millî Piyango" işe, ayrı bir "kanun"la serbest... Altındaki espri acaba, Millî Piyango'nun "kumar" değil, söylendiği gibi "eğlence" türünden sayılması mı? Bu nasıl eğlence ki, 1 günde 10 milyon insanın cebine "umut" vaadiyle el atıyorsunuz da, sonunda bu gönüllü "kurban"ları, kendi inkisarlarıyla başbaşa, sokakta bırakıyorsunuz?
UZMANLAR NE DİYOR?
"Ümit", başarının manivelası ve muharrikidir. "Ümit kırıklığı", "hayal kırıklığı" denilen şey de, "başarı"nın önüne dikilmiş engeller... Onun için özellikle anne-baba ve eğitimciler, çocuklarının hayal kırıklığına düşmemesi için çalışırlar...
Ya bu "hayal" kırıklığı, on milyonlarla irade edilen toplu-yaygın bir "inkisar" haline dönüşmüşse!.. İşte "Kazı Kazan", "Hemen Kazan" furyasına anne-baba ve eğitimcilerin isyan etmelerinin sebebi bu!
Bir baba söyle diyor: "-Kim ne satacaksa satsa; kim ne alacaksa alsa da, bari renkli ve süslü reklamlarla, devlet televizyonundan teşvik etmeseler!.."
"Eski"den çilingir sofraları kurulurdu. Düğünden düğüne, mevsimden mevsime... Kadın çocuk ve delikanlılar, bu sofrada hizmet etseler bile, içki meclisine katılmazlardı... "Bira", meşrubat oldu, içki kültürümüz değişti. Şimdi çilingir sofralarının ve adı belli, müşterisi belli meyhanelerin yerini, sokak aralarında mebzûlen bulunan meşrubatçılar aldı. Çilingir sofralarından farklı zararı ise, devamlı olması sebebiyle "alışkanlık" yapması...
Şimdi şu reklamlarla süslenen; on milyonları sokağa döken ve çoğu genç kitleleri peşinde sürükleyen illet, bir bakıma, "kanun"larla da yasak "kumar"ın yaygınlaştırılması olmuyor mu?
Ya "çalışma"nın; çalışarak kazanmanın kutsiyetine vurulan darbe!..
"Kalkınma" sosyal canlılık, bir toplu moral işidir. "Hemen Kazan"ma ümidiyle sokağa döktüğümüz on milyonlara bir de bu gözle baksak!..
Acaba kim kazanıyor, kim kaybediyor?