Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KAZI KAZAN HEMEN KAZAN - 11 Ağustos 1989

Bu da ayrı bir "ticaret"... "Umut" ticareti. So­kaklar "olağan"ın üstünde bir tehacümle "umut" satın almak isteyenlerle kaynıyor. "Millî Piyango" bayilerinin önü bu alıcılarla dolu...

"Seyyar bayiler" artık, elinde bilet kimsenin önünü kesmiyor... Onlar da kıymete binmiş, "hırslı" "alıcı"lara "umut" dağıtıyorlar...

Bu bir "yeni" ticaret... İlk gün 10 milyon bilet satılmış. Yani 10 milyon tane "bin" liralık "umut" dağıtılmış... Bu rakam 2'nci günün sonunda 15 mil­yon "bin"e çıkmış... Ne ticaret (!) değil mi?

HAYAL KIRIKLIĞI

Toplu "hayal kırıklığı", satışlardaki düşüşten bel­li... Yani "satıcı" belki memnun ama, "alıcı" kit­leler bu ticaretten memnun değiller ki, bayilerin önündeki tehacüm 2'nci ve 3'üncü günde gevşe­miş... "Bana da!.", Bana da!.." diye birbirlerini çiğ­neyenlerin yerini şimdi mütereddit, somurtkan, ho­murtulu inkisarlar almış... Çoğu da "ana-baba" harçlığı ile gelenler... Simit satan, omuzunda bo­ya sandığı... olan çocuklar... "Bu benim haftalık harçlığımdı, bir hafta ne yaparım?..." diyenler... Bir de "emekli" mi, "boşta gezer" mi, kimse onlar bayiler etrafında yorgun, bezgin, düşünceli... do­laşanlar...

Bizde "kumar" yasak... Kumarhane açmak da... Oynanması, oynatılması sıkı şartlara bağlı... "Millî Piyango" işe, ayrı bir "kanun"la serbest... Altındaki espri acaba, Millî Piyango'nun "kumar" değil, söylendiği gibi "eğlence" türünden sayılma­sı mı? Bu nasıl eğlence ki, 1 günde 10 milyon in­sanın cebine "umut" vaadiyle el atıyorsunuz da, sonunda bu gönüllü "kurban"ları, kendi inkisarlarıyla başbaşa, sokakta bırakıyorsunuz?    

UZMANLAR NE DİYOR?

"Ümit", başarının manivelası ve muharrikidir. "Ümit kırıklığı", "hayal kırıklığı" denilen şey de, "başarı"nın önüne dikilmiş engeller... Onun için özellikle anne-baba ve eğitimciler, çocuklarının ha­yal kırıklığına düşmemesi için çalışırlar...

Ya bu "hayal" kırıklığı, on milyonlarla irade edi­len toplu-yaygın bir "inkisar" haline dönüşmüş­se!.. İşte "Kazı Kazan", "Hemen Kazan" furyası­na anne-baba ve eğitimcilerin isyan etmelerinin sebebi bu!

Bir baba söyle diyor: "-Kim ne satacaksa sat­sa; kim ne alacaksa alsa da, bari renkli ve süslü reklamlarla, devlet televizyonundan teşvik etme­seler!.."

"Eski"den çilingir sofraları kurulurdu. Düğünden düğüne, mevsimden mevsime... Kadın çocuk ve delikanlılar, bu sofrada hizmet etseler bile, içki meclisine katılmazlardı... "Bira", meşru­bat oldu, içki kültürümüz değişti. Şimdi çilingir sof­ralarının ve adı belli, müşterisi belli meyhanele­rin yerini, sokak aralarında mebzûlen bulunan meşrubatçılar aldı. Çilingir sofralarından farklı za­rarı ise, devamlı olması sebebiyle "alışkanlık" yapması...

Şimdi şu reklamlarla süslenen; on milyonları so­kağa döken ve çoğu genç kitleleri peşinde sürük­leyen illet, bir bakıma, "kanun"larla da yasak "ku­mar"ın yaygınlaştırılması olmuyor mu?

Ya "çalışma"nın; çalışarak kazanmanın kutsiyetine vurulan darbe!..

"Kalkınma" sosyal canlılık, bir toplu moral işidir. "Hemen Kazan"ma ümidiyle sokağa döktü­ğümüz on milyonlara bir de bu gözle baksak!..

Acaba kim kazanıyor, kim kaybediyor?