Marksizm'de "insan" bir üretim aracı idi. Faşizm, nasyonal sosyalizm gibi diğer kollektivist sistemlerde de keza bir "araç"... Bu defa "rejim" ve "ideoloji"nin... "Yürü" denirse yürüyen; "dur" denirse duran. Saf-katı "Kapitalizm" de bundan farklı değil. Bu defa her şey gibi insan da "kazanma" hırsına araç...
"İnsan"a insan olarak değer vermeyen bu sistemlerden hiç biri yürümedi. Kapitalizm, daha başta eski "katılık"larından koptu. "Liberalizm", "Karma ekonomi" vb. yumuşak kalıplara sokuldu. Moskova destekli "Marksizm" de, daha baştan çöken faşizm ve nasyonal sosyalizmden sonra bugün temelli ve hızlı sarsıntılar içerisindedir.
YENİDEN "İNSAN"A DÖNÜŞ
Peşi-peşine gelen bu şaşırtıcı gelişmeler kâinatın mihveri olan "insan"a yeniden bir dönüşü mü ifade ediyor? Öyle görünüyor... "Sanayi çağı"nı "çağdışı" bırakacağı söylenen ve geleceği müjdelenen "bilgi çağı"nda "insan" gücü devre dışı kalacakmış. Ucuz enerjilerle işletilen bilgisayara uyarlanmış istihsal hamleleri "kol" gücüne ihtiyaç olmaksızın yönetilecekmiş. Bu şartlarda "insan" dün ve bugün olduğu gibi bir üretim vasıtası değil, zihin ve gönül dünyası ile yeniden gündeme gelecekmiş. "Doğu Bloku"ndaki yeni oluşumları bile buna bağlayanlar, bu yeni dünyaya hazırlıksız yakalanmamamız için uyarıcı çağrılar yapıyorlar.
Haklıdırlar, insan "kâinatın mihveri" ve "eşref-i mahlûkat" ise, Allah’ın dediği olacak; insanı insan yapan özellikleri ile kâinat onu, o da kâinatı yeniden tesahup edecek.
KAPIMIZIN ÖNÜNDEKİ ELMAS TARLASI
Kapısının önünden akıp-giden derenin çakıllarından oluşan "elmas tarlası"nı görmeyip, uzak kıt'alarda "elmas" arayan avcılar gibi, hep "yabancı"ya yönelen biz, korkulur ki o "yeni" çağda da yaya kalacağız.! Bir kültürün sağlamlığı, zamana rağmen eskimemesinde ve devamlılığında imiş. "İlkçağ"larda mevcut bir kültür unsuru "tarım toplumu"nda, "sanayi çağı"nda ve daha ilerisinde de varlığını sürdürüyorsa, işte o, "sağlam kültür" olarak belirleniyor. Bizim millî kültürümüz 'insan" mihverli bir kültürdür. "Doğu" ve "Batı", yöneldikleri "sanayi ötesi çağ"da "insan"ı "Allah'ın yeryüzündeki halifesi" yapan o bize ait kültür zenginliklerine yönelirlerse buna şaşılmaz. Asıl şaşılacak şey, kendimizi onlardan öğrenmemiz; tarihî mirasımızı onlardan "satın" almamız olur.
"Batı" bugün bizim tarihî mirasımız olan "vakıf kültürü"ne yönelmektedir. "Çevre koruma"dan- "Uzay araştırmaları"na kadar "insan"la ilgili cümle konu1ar, gönüllü kuruluşlarca taşınmaya başlanmış görünüyor. "Kuş köşkleri"nden- "Mola taşları"'na kadar "insan"ı aşıp-diğer canlıları da kuşatan bir genişliğe sahip millî zenginliklerimizi yarın diğer kıt'alardan ithal etmeye kalkışırsak, buna ancak kendimiz şaşmalıyız
Kendi "iç disiplinlini kendisi kuran Ahi Evren patentli sosyal teşkilâtlanmalar da bugün "Batı"nın araştırma konuları arasına girmiş bulunmaktadır. "Üretici" "tüketici" ve diğer sosyal kesimlerin kendi aralarında teşkilâtlanmaları vakıası, bugün "Batı"nın arayış ve hedefleri arasındadır. Yarin bizim "Tevcihat" usulümüz de göreceksiniz, başka araştırma konusu olacak. "Batı" ve "Doğu"su ile dünya "insan"a yönelirken biz kendimize, insanımıza ve insanî değerlerimize değer.