1978 yılında, Sovyet hakimiyetindeki Türkler'in arasında idim. Özbekler'in, Türkmenler'in, Kazaklar'ın, Azerîler'in... Söyleyecek çok şeyleri olan bu insancıkların, hiçbir şey söylemeden donuk donuk yüzünüze bakışları yok mu?!. İnsan olanın yüreğini parçalar...
Seyahatimiz bir resmî davetle oldu. "Ortaasya ve Kazakistan Müslümanları Dinî İdaresinden gelen bir davetle... 30 Haziran-13 Temmuz arasında, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Moskova'da, 11 Müslüman ülkeden gelen 27 temsilci ile toplantılara katıldık, bazı tarihi yerleri ziyaret ettik, mahallî şartların elverdiği ölçüde çarşıyı pazarı dolaştık, resmî protokolden sıyrılıp sokaktaki vatandaşa ulaşmaya çalıştık...
Hemen ifâde edelim ki, bu davet ve toplantılar tamamen propagandaya yönelik...Şuradan belli ki, Özbekistan başşehri Taşkent'te katıldığımız ilk toplantının hemen birinci gününde Moskova televizyonu tarafından yapılan çekimlerin yanı sıra, her İslam ülkesi heyetinden özel beyanatlar aldılar... Sordukları sorular, "-Sovyetler'i nasıl buldunuz?", "Sovyet halkının yaşayışı hakkında intihalarınız nelerdir?", "Sovyetler Birliği'ni gördükten sonra, önceki kanatlerinizde bir değişiklik oldu mu?" gibi propagandaya yönelik sorular... Türk heyeti olarak biz, "-Sovyetler'e ilk defa geldiğimizi, halkın arasına girip onların yaşayışı hakkında henüz bir bilgi edinemediğimizi, bu sebeple müsbet veya menfî bir intibaımız bulunmadığını" ifade ettik... 18 günlük seyahatimiz esnasında 6 defa aynı taleple, televizyon ekibini karşımızda bulduk... Her defasında, aynı gerekçe ile, beyanattan imtina ettik... Biliyorduk ki bu beyanat, kendi ses ve görüntümüzle Sovyet Türk cumhuriyetlerinde propaganda olarak kullanılacaktı.
Sovyetlerde bir "İSLÂM GERÇEĞİ" mevcut.. 4 ayrı dini idare var... "Ortaasya ve Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi", Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan cumhuriyetlerinde yürütülen din «hizmetlerinden sorumlu... "Sibirya ve Avrupa Müslümanları Dinî İdaresi", Rusya, Tataristan ve Başkıristan'ı içine alıyor...
"Şimalî Kafkasya Müslümanları Dinî İdaresi", Dağıstan, Çeçenistan ve Balkırya'ya şamil... “Maveray-ı Kafkas Müslümanları Dini İdaresi” ise Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycana hizmet veriyor...
Özbekistan'da % 87, Kazakistan'da % 50, Kırgızistan'da % 80, Tacikistan'da % 84, Türkmenistan'da % 90, Azerbaycan'da % 85 Müslüman var...
Buhara ve Taşkent'te din öğrenimi yapılan iki medrese mevcut... Buhara'da bulunan "Mir Arab Medresesi" orta dereceli.. 70 öğrenci île 20 müderrisi bulunuyor. Taşkent'teki "Ali Medrese" ise yüksek okul seviyesinde... 30 öğrenciye, 15 müderris ders veriyor.
Büyük şehirlerin çoğunda ve küçük yerleşim merkezlerinin bir kısmında cami ve mescitler var... Her cami ve mescitte, ayrıca cami ve mescit bulunmayan bazı büyük merkezlerde "imam"lar mevcut...
Azerbaycan'da kültürel olaylar daha çok... Diğer Türk cumhuriyetlerine nisbetle, biraz daha fazla serbestlik görülüyor... Cuma akşamları sadece Bakü merkezinde 100 yerde dinî meclisler kurulduğu, onbinlerce insanın bu meclislerde toplandığı bize ifade edildi. Bu ifadede mübalâğa da bulunsa, Azerbaycan'da biraz daha canlı bir dini ve kültürel hayat bulunduğu anlaşılıyor...
Sovyetler'e giderken en büyük merakımız, buradaki Türkler'in Türklüklerini ve Müslümanlıklarını muhafaza edip etmedikleri idi... Seyahatimiz boyunca bunu anlamaya çalıştık...
Bize verilen ve fasih Türkçe konuşan eğitilmiş rehberlerimizle konuşurken, daima dikkatli olduk. Anlattıklarını teyakkuzla dinledik...
Fergana'da yaklaşık onbin kişi ile cuma namazı kıldık. Namazdan önce va'zettik... Biraz da mahallî şive kullanarak vaptığımız konuşma sonunda cemaattan, müsbet veya menfî bir karşılık aldığımızı söylemek güç... Hemen tamamı yaşlı kimselerden oluşan cemaat sadece dinledi... Namazdan sonra cemaatın, aramızdaki polis barikatını biraz da zorlayarak kırdığını; bizi kucaklamak, elimize, yüzümüze, hattâ elbisemize dokunmak için ciddî bir tehacüm meydana getirdiklerini gördük... Aynı yerde, resmî görevlilerden ve kalabalıktan kopup bir mahalle arasında dolaştım. Evlerinin önünde olan ve bizi gören çoğu yaşlı kadınlar, ısrar ve yalvarma ile bizi evlerine sokmak, bir şeyler ikram etmek için adeta yarıştılar.
Merğınan'da bir ulu çınar altında bizi karşılamak için bekleyen özbeklerin ellerini sıkarken, hemen hepsine ''Türkiye'den geldiğime kendilerine selâmlar, dualar getirdiğimi" sureti mahsusada ifade ettim. Ayrılırken, bir orta yaşlı Türk, bana yaklaşarak, orada bulunanların hepsinin Türkiye'ye selâm ettiklerini belirtti. Dönüp kalabalığa baktım, hepsi tasdik eder gibi idi..
Bakü'da Hazar kıyısında bir ikindi vakti kolkola dolaşarak, bir dinî yetkili ile 2.5 saat konuşma fırsatı bulduk... Edindiğimiz intiba şu: Sovyetler'de Stalin'den sonra bir yumuşama var... Bu yumuşama, gönül alarak içinde eritme (asimilasyon) politikasına dayanıyor. Ancak yine de bir rahatlama olmuş... Özbek de, Kazak da, Türkmen de, Azerî de, Türk ve Müslüman olduğunu biliyor... En önemli olay, Türk cumhuriyetlerindeki nüfus artışı olayı... Müslüman Türk nüfus, bunun şuurunda... İdare de, kendisine kol gücü, iş gücü lâzım olduğundan, buna teşvik ediyor...
Sovyetler'de bir "İSLÂM-TÜRK GERÇEĞİ" mevcut.. Yumuşama ve nüfus olayı, buna yardıcı oluyor...