(Kur'an-ı Kerim'de bütün ilimlerin nüvesi vardır. "Biz Kur'an-ı sana herşeyi beyan için indirdik", "Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" ve "Yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki Kitab-ı Mübîn'de bulunmasın" âyetleri bunu belirtir)
Kur'ân-ı Kerim Allah'ın "SÖZÜ"dür. Kâinat ise "ESERİ". Allah'ın "SÖZÜ" ile "ESERİ" arasında ihtilâl bulunması düşünülemez. Atomun yapısından kâinatın işleyişine kadar bütün varlık âlemi Kur'ân-ı Kerim'de işaret edilen ve adına "SÜNNETULLAH" denilen ilâhî kanunlarla (Tabiat Kanunları) idare edilmektedir.
Allah'ın eseri olan ve sırları bütünü ile henüz keşfedilememiş bulunan muhteşem kâinat, Hakkın en büyük eseri "İNSAN" içindir. Yüce yaratıcı, bilinenleri-bilinmeyenleri ile "yerlerde ve göklerde ne varsa hepsini insana müsahhar kılmıştır". Allah'ın sözü olan Kur'ân-ı Kerim'de ise insanın, -emrine müsahhar kılınan bu sonsuz kâinat içerisinde-yaratılış amacına uygun olarak nasıl yasayacağının; uçsuz-bucaksız kâinatı nasıl emrine râmedeceğinin prensipleri mevcuttur.
KUR'ÂN'IN MUHTEVASI
Kur'ân Allah'ın kelâmıdır. Muhtevası insa-l\ nın "Gerçek Kul" olarak yücelmesi, dünyayı ve hayatı güzelleştirmesi, bilinmeyene yönelmesi, aklı ve çalışması ile kâinatı ihata etmesi amacına yöneliktir.
İtikâd hükümleri ile insanın gönül ve iman hayatı; ibadet ve muamelât hükümleri ile top-yekûn yaşayışı; ahlâk esasları ile davranışları disiplin altına alınmıştır.
"Zaman"ın değerlendirilmesi, düşüncenin ve davranış temizliği, insan ve tabiat sevgisi, madde ve mânâda sınırsız yücelme emirleri...Hep aynı hedefi göstermektedir. Bu hedef "illâ Hya'büdOn" ifadesinde özetlenmiştir. İnsanın davranışlarını ve ahlâkını yüceltmesi, dünyayı ma'mur etmesi ve bilinenlerden bilinmeyenlere yönelmesi, Allah kelâmının eşsiz i'cazı ile "İllâ liya'büdün" ifadesine sığdırılmıştır.
Bu sebepledir ki en aydınlık kafa Müslüman'ın kafası, en dürüst davranış Müslüman'ın davranışı, en ileri hayat Müslüman'ın hayatı, en mütekâmil cemiyet Müslüman'ların oluşturduğu cemiyet olmalıdır.
KUR'AN'DA İŞARET EDİLEN
Kur'ân-ı Kerim bir "fen mecmuası" değildir ama, bizi tabiatın maverasından haberdar eder. İlahiyat ve nebeviyat yanında “Sânia-yı Kainat”tan da söz eder. İşaret ve remz yoluyla müsbet ilimleri de anlatır.
Kâinata nazar, Allah'ın eserlerini teemmül, essiz yaratılış âlemini tefekkür Allah'ın emridir. "—Ve tefekkerüne fi halk-ıs'semâvâtl ve'l Arz" âyeti insanı bu yüce hedefe götürür.
"Tefekkür gibi ibadet yoktur."
"(Eşsiz)göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün meydâna geliş (ve devamında), denizde akıp-giden gemide (ki sırda), Allah'ın gökyüzünden yağmur indirip ölü toprağı diriltmesinde, yeryüzündeki (akılsız-dil-siz) hayvanât (âlemin)i (herbirini kendi özellik ve yapısı içinde) rızıklandırmasında, (esrarı henüz keşfedilmemiş) rüzgârları (akıtıp, yön-yön) değiştirmesinde, gök(ler)le yer arasında müsahhar bulutlarda... Akıllı kavim için deliller vardır" âyeti, insânı "Tefekkür''e davettir.
Kur'ân-ı Kerim'de bütün ilimlerin nüvesi vardır. "—Biz Kur'ân-ı sana herşeyi beyan için indirdik", "—Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık", "Yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki Kitab-ı Mübîn'de bulunmasın!" âyetleri bunu belirtir.
MÜSBET İLİMLER KUR'ÂN-I TE'YİD ETMİŞTİR
Kur'ân-ı Kerim'de birçok âyetlerde "Ya'lemûn", "Yeteiekkerûn", "Yetezekkerûn", "Yefkahûn", "Yûkınûn"... gibi ifadelerle tefekküre gerçekten büyük değer verilmiştir. Bu, boşuna değildir.
İnsan beyninin çok kompleks fonksiyonları, müsbet ilim tarafından henüz keşfedilebilmiş değildir. Psikologlar ortalama bir beyin mekanizmasının kombinasyon sayısını 10 üzeri 2.783.000 rakamı ile ifade etmişlerdir. Bu rakamın "Güneş"in yaşının saniye ile ifadesine, kâinattaki molekül sayısına eşit olduğu da ilim adamlarınca belirtilmiştir.
Yine belirtildiğine göre, insanlar bu müthiş potansiyelin ancak yüzde 2 ilâ 20'sini kullanabilmektedirler.
İnsan beyninde mevcut bu potansiyelden yararlanma imkânları arttıkça Allah'ın eseri olan "Kâinat"ın esrarı daha çok çözümlenecek, Allah'ın sözü olan Kur'ân'ın i'cazına daha çok yaklaşılacaktır.
"Yasin Sûresi"nin 38'inci âyetindeki formülü çözebilmek için insanlık Kophernik'e kadar beklemek zorunda kalmıştır.
"Atom Fiziği", "İzafiyet Nazariyesi", "illiyet Prensibi" 19'uncu asır "Pozitivizm''ini ciddî olarak sarsmış, müsbet ilimlerde "Metafizik"in payını arttırmıştır.
Allah'ın "Sözü" ite "Eseri" arasında ihtilâf bulunmadığı böylece anlaşılmıştır.
Müsbet ilimler ilerledikçe insanın itikat ve ibadetinden kâinata hâkimiyetine kadar bütün davranışlarına yön veren "Kur'ân Medeniyeti" daha iyi kavranacaktır.