Milletimiz, tarih boyunca kurduğu toplu hayır kurumları, hayır amaçlı vakıflar, kervansaraylar, aşevleri, bakımhaneler, hastaneler ve yetimhanelerle hayırseverlikte örnek bir millettir.
İlim hizmetleri, sağlık hizmetleri, fakir kızlara çeyiz alınması, fakir çocukların sünnet edilmeleri, hamallara yardımcı olmak üzere yollara "Meta Taşları" dikilmesi, bakımsız hayvan ve kuşlara yem temini, işçilerin ve hizmetçilerin çalıştıkları yerlerde istemeyerek verdikleri zararın onlar adına tazmini... için vakıflar kurulması gibi hiç bir milletin tarihinde görülmeyen hayırseverlik örnekleri geçmişimizi aydınlatan geleceğimize ışık tutan hayırseverlik örnekleridir.
"Türkiye Ulusal Verem Savaş Derneği", "Türkiye Kızılay Derneği", "Türkiye Yeşilay Derneği", "Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu", "Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu" vb. hayır kurumları ile milletimiz bu aydınlık geçmişi tevarüs etmiştir.
Ecdadımızın başka hiç bir millette görülmeyen bir ilim, sağlık hayır hizmet ve himmetleri, İslâmiyet'in "İnsana Hizmet" esprisinden kaynaklanmıştır.
İslâmiyette insan "Mihver" varlıktır. "Yaratılmışların en şereflisi", "Allah'ın yeryüzündeki halilesidir."
Varlıklar içerisindeki yeri bu kadar şerefli olan insana hizmet de o derecede makbul ve şereflidir, İslâmiyet’te "İnsanın Güçlü Kılınması" ve insana verilen önemin esprisi budur.
İSLÂMİYETTE SAĞLIĞA VERİLEN ÖNEM
Ayet, hadis ve geleneklerimizde insan sağlığına verilen önem mükerren belirtilmiştir.
"İnsanın kendi eli ile kendini tehlikeye atması" ciddi olarak yasaklanmıştır.
"Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sıhhatin,meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, yaşlılık gelmeden önce gençliğin, fakir düşmeden önce servetin kıymetinin bilinmesi" İslâmiyet’te sağlıklı ve dengeli yaşamanın ölçüsüdür.
İnsanın çoğunlukla "Farkında olmadığı iki nimeti: SAĞLIK ve BOŞ ZAMAN”a dikkat çekilmiştir.
Peygamberimiz, "Bulaşıcı hastalık bulunan beldeye girilmemesini, bulaşıcı hastalık bulunan beldeden çıkılmaması''nı tavsiye buyurmuştur.”
Benzer bir hadiste, bulaşıcı bir hastalık olan cüzzamdan, ''Aslandan kaçar gibi kaçmamız" telkin edilmiştir.
"(Sağlık kurallarına riayet ederek) güçlü bulunan mü’minin, (Sağlık kurallarına riayet etmediği için) güçsüz düşen mü'minden daha hayırlı" ve faziletli olacağı Peygamberimiz tarafından belirtilmiştir.
Halife-i Müslimin Sultan Süleyman'ın: "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" beyti bir atasözü halinde nesilden nesile intikal edip gelmiştir.
VEREMLE SAVAŞ
Verem, temelinde "Gıdasızlık", "Üzüntü", "Huzursuzluk" gibi içtimâi yaralar bulunan bir hastalıktır. "Yeterli Beslenme"; "Maddi imkanı olmayanların, maddi durumu yeterli olanlarca desteklenmesi; sevinçlerin, kederlerin paylaşıldığı bir huzurlu toplum oluşturulması, İslâmiyet'in hedefidir.
Müslümanlığın bütün emir ve yasaklarında fakirin, düşkünün, hastanın, suç ve suçlunun bulunmadığı mütekâmil bir cemiyet oluşturulması esprisi vardır.
Bir uzvunda rahatsızlık bulunan insan o uzvun rahatsızlığını nasıl hissederse aç, açık, hasta, mükedder insanların bulunduğu Müslüman toplum da bu açlık, hastalık ve kederin acısını derinden hissedecek, bütün içtimaî imkanlar o yarayı sarmak için seferber edilecek' tir.
VEREM İÇTİMAİ BİR HASTALIKTIR
“Veremle Savaş Dernekleri”nin yaşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden eskidir. Bu durum, Türk Milleti'nin ve Türk Devletleri'nin devamlılığının örneğidir.
Gerçekten "Verem Hastalığı" ile mücadele için kurulan ilk dernek 1918 yılında İstanbul'da "Veremle Mücadele Osmanlı Cemiyeti" adı ile kurulmuştur. 1920 yılında İstanbul'un işgali üzerine bu dernek kapatılmış ise de, 1923'te İzmir'de "Veremle Mücadele Cemiyet-i Hayriyesi" Balıkesir'de "Veremle Mücadele Cemlyet-i Hayriye-i İslâmiyesi" yeniden kurulmuştur.
Kökü "Cumhuriyet" döneminden öncelere uzanan "Türkiye Ulusal Verem Savaş Derneği" benzer dernekleri bünyesinde toplayan bir "Konfederasyon" olarak hayri hizmetlerini bugün de sürdürmektedir.
Bu himmetler yüce dinimiz ve geleneklerimizde yeralan "İlim", "Sağlık" ve "Hayır" hizmetleri esprisinden kaynaklanmaktadır.
İslâmiyette ve geleneklerimizde sağlığa verilen önem, tarihten akıp-gelen bu himmetlerle yaşatılmaktadır.