Oruç semavi ve bazı beşerî dinlerde ortak ibadettir. "Ey İman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı" âyetinin ifade ettiği mânâ budur.
ESKİ DİNLERDE ORUÇ
"Eski Hind Dinleri”nde belli gün ve bayramlarda "Tezkiye-i Nefs" için oruç tutulduğu bilinmektedir. Eski Hind toplumunda kadınların da kendilerine mahsus günlerde oruç tuttuklarına rastlanılmıştır.
"Brahmanizm'de her ayın 11 ve 12'nci günlerinde oruç tutulmuştur. Bu dinde oruç konusunda katı hükümler getirilmiş, hasta ve yaşlılar bile oruç tutmaya zorlanmışlardır.
"Eski Çin Dinleri”nden bazıları (Taolzm vb.) oruç, sağlığı koruduğu ve ölümü geciktirdiği için önemli sayılmıştır.
"Eski Iran Dinleri”nden Manilik'te oruç, bir perhiz ve riyazat vesilesi olarak vardır.
"Eski Mısır Dinleri”nde, dini bayram günlerinde oruç tutulmuştur.
“Maki Kureyş”te, İslâmiyet'ten önce "Recebül Esam", "Şehr-i Muder" ve "Aşure Günü"nde oruç tutulduğu tesbit edilmiştir.
SEMAVİ DİNLERDE ORUÇ
"Yahudiler, mensup oldukları çeşitli ülkelere göre değişik gün ve şekillerde oruç tutmuşlardır. Genellikle bela ânında, Allah'ın kendilerine gazap edeceğine inandıklarında, kıtlık zamanlarında oruç tutmuşlardır. Sevinç vesilesi ile oruç tutulduğu da olmuştur.
Yahudilik'te önemli sayılan bir oruç çeşidi de "kefaret" orucudur.
"Hırlstlyanlık"ta oruç genellikle dünya nimetlerinden perhiz olarak tutulmuştur. Perhizden maksat, nefsi terbiyedir.
Birer hak din olarak Hıristiyanlık ve Yahudilik'te Ramazan Ayı'nda oruç mevcutken, bu dinlerin asli hüviyetlerinin bozulmaya başlamasından sonra Ramazan orucunun zamanı ve gün sayısı papazların ve hahamların arzularına göre değiştirilmiştir.
İSLAMİYET'TE ORUÇ
"İslmiyet’te oruç, 2'nci Hicret yılında farz kılınmıştır.
Buna dair ayetler şunlardır:
" Ey imân edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, belli günlerde oruç tutmak size de farz kılındı. Hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verirler. Kim isteyerek ve gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendi lehinedir. Oruç tutmanız, bilseniz sizin için ne kadar hayırlıdır! (Bakara S.183-184)
İslâmiyet'te, tutulması farz olan oruç dışında "vacip", "sünnet", "müstehap" ve "mendup" olan oruçlarda vardır.
Müslümanlık'ta oruç, Allah'ın rızasını kazanmak için tutulur. Ancak, orucun insanın beden ve ruh sağlığına, cemiyetin huzuruna yönelik önemli hikmet ve sonuçları da vardır.
Orucun sadece Allah rızası için tutulması, diğer bazı ibadetlerden farklı olarak "riya" ve gösterişe müsait bulunmaması, yemek, içmek ve nefsi isteklerden fedakârlığı ifade etmesi sebebiyle İslâmiyet'te oruç ibadetine mümtaz bir yer verilmiştir. Şu "hadis-i kutsî" bunu ifade etmektedir.
“Âdemoğlunun ibadetlerinin mükâfatı kat kat verilir. Bir iyilik 10 katından 700 katına kadar mükâfatlandırılır. Oruç müstesna. Onun mükâfatını bert Azimüşşan vereceğim. Zira kulum yemesini, içmesini sırf benim için terketmiştlr."
ORUÇLUYA KÜLFET YÜKLETİLMEMİŞTİR
Sadece Allah rızası için tutulan oruca İslâmiyet'te diğer ibadetlerden farklı bir mükâfat vaadedilmiş, ancak oruçluya külfet yukletilmemiştlr.
Hastalar, yolcular, oruç tutamayacak kadar yaşlı ve düşkün olanlar emzikli kadınlar vb. için "kaza", "kefaret" "muafiyet" gibi kolaylıklar getirilmiş, "Allah'ın insanlara güçlük değil, kolaylık dilediği" buyurulmuştur.
İnsanın yaratılışına ve ihtiyaçlarına uygun bir ibadet olması sebebiyle "oruç", bütün dinlerde ortak ibadet olmuştur.