Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
ORUÇ BÜTÜN DİNLERDE ORTAK İBADETTİR - 8 Temmuz 1983

Oruç semavi ve bazı beşerî dinlerde ortak ibadettir. "Ey İman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı" âyetinin ifade ettiği mânâ budur.

ESKİ DİNLERDE ORUÇ

"Eski Hind Dinleri”nde belli gün ve bayramlarda "Tezkiye-i Nefs" için oruç tutulduğu bilinmektedir. Eski Hind toplumunda kadınların da kendi­lerine mahsus günlerde oruç tuttuklarına rastlanılmıştır.

"Brahmanizm'de her ayın 11 ve 12'nci günlerinde oruç tutulmuştur. Bu dinde oruç konusunda katı hüküm­ler getirilmiş, hasta ve yaşlılar bile oruç tutmaya zorlanmışlardır.

"Eski Çin Dinleri”nden bazıları (Taolzm vb.) oruç, sağlığı koruduğu ve ölümü geciktirdiği için önemli sayıl­mıştır.

"Eski Iran Dinleri”nden Manilik'te oruç, bir perhiz ve riyazat vesilesi ola­rak vardır.

"Eski Mısır Dinleri”nde, dini bay­ram günlerinde oruç tutulmuştur.

“Maki Kureyş”te, İslâmiyet'ten ön­ce "Recebül Esam", "Şehr-i Muder" ve "Aşure Günü"nde oruç tutulduğu tesbit edilmiştir.

SEMAVİ DİNLERDE ORUÇ

"Yahudiler, mensup oldukları çe­şitli ülkelere göre değişik gün ve şe­killerde oruç tutmuşlardır. Genellikle bela ânında, Allah'ın kendilerine ga­zap edeceğine inandıklarında, kıtlık zamanlarında oruç tutmuşlardır. Se­vinç vesilesi ile oruç tutulduğu da ol­muştur.

Yahudilik'te önemli sayılan bir oruç çeşidi de "kefaret" orucudur.

"Hırlstlyanlık"ta oruç genellikle dünya nimetlerinden perhiz olarak tu­tulmuştur. Perhizden maksat, nefsi terbiyedir.

Birer hak din olarak Hıristiyanlık ve Yahudilik'te Ramazan Ayı'nda oruç mevcutken, bu dinlerin asli hüviyetlerinin bozulmaya başlamasından son­ra Ramazan orucunun zamanı ve gün sayısı papazların ve hahamların arzu­larına göre değiştirilmiştir.

İSLAMİYET'TE ORUÇ

"İslmiyet’te oruç, 2'nci Hicret yı­lında farz kılınmıştır.

Buna dair ayetler şunlardır:

 " Ey imân edenler! Sizden öncekile­re farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gel­mekten sakınasınız diye, belli günler­de oruç tutmak size de farz kılındı. Hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayan­lar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verirler. Kim isteyerek ve gönülden iyi­lik yaparsa, o iyilik kendi lehinedir. Oruç tutmanız, bilseniz sizin için ne kadar hayırlıdır! (Bakara S.183-184)

İslâmiyet'te, tutulması farz olan oruç dışında "vacip", "sünnet", "müstehap" ve "mendup" olan oruç­larda vardır.

Müslümanlık'ta oruç, Allah'ın rıza­sını kazanmak için tutulur. Ancak, orucun insanın beden ve ruh sağlığı­na, cemiyetin huzuruna yönelik önem­li hikmet ve sonuçları da vardır.

Orucun sadece Allah rızası için tu­tulması, diğer bazı ibadetlerden farklı olarak "riya" ve gösterişe müsait bu­lunmaması, yemek, içmek ve nefsi is­teklerden fedakârlığı ifade etmesi sebebiyle İslâmiyet'te oruç ibadetine mümtaz bir yer verilmiştir. Şu "hadis-i kutsî" bunu ifade etmektedir.

“Âdemoğlunun ibadetlerinin mükâfatı kat kat verilir. Bir iyilik 10 katın­dan 700 katına kadar mükâfatlandırı­lır. Oruç müstesna. Onun mükâfatını bert Azimüşşan vereceğim. Zira kulum yemesini, içmesini sırf benim için terketmiştlr."

ORUÇLUYA KÜLFET YÜKLETİLMEMİŞTİR

Sadece Allah rızası için tutulan oru­ca İslâmiyet'te diğer ibadetlerden farklı bir mükâfat vaadedilmiş, ancak oruçluya külfet yukletilmemiştlr.

Hastalar, yolcular, oruç tutamaya­cak kadar yaşlı ve düşkün olanlar em­zikli kadınlar vb. için "kaza", "kefaret" "muafiyet" gibi kolaylıklar getirilmiş, "Allah'ın insanlara güçlük değil, ko­laylık dilediği" buyurulmuştur.

İnsanın yaratılışına ve ihtiyaçlarına uygun bir ibadet olması sebebiyle "oruç", bütün dinlerde ortak ibadet olmuştur.