Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
RABITA, DİYANET, DİNÎ GRUPLAR... - 7 Ağustos 1987

Yeni Düşünce: Yurtdışına gönderdiğimiz işçilerimizle ilgili problemler ne zaman başladı? Bu problemlerin temelinde ne yamaktadır?

H.Mert: 1961 yılından itiba­ren devlet olarak yurtdışına işçi göndermeye başladık. Problemlerin kaynağı olarak kabul ettiğim ilk olay yapılan anlaşmalarla başladı. Şöyle ki, önce işgücü anlaşmaları yapıldı bazı ülkelerle... Akabinde işçilerimizi gönderme­ye başladık. Sosyal ve kültürel anlaşmalar imzalanmadan ta­bii... Bu anlaşmaların imzalan­ması işgücü anlaşmalarından yıl­lar sonraya rastlar. F.Almanya ile işgücü anlaşması yaptığımız tarih 1961. Sosyal Güvenlik anlaşmasını imzaladığımız tarih 1964. Belçika ile 1964'te işgücü anlaşması imzalamışısız. Sosyal Güvenlik   anlaşmasını   işe 1969'da. Yani biz yurtdışına iş­çi gönderelim demişiz, fakat bu işçilerin sosyal ve kültürel ihti­yaçları problemleri olur mu di­ye hiç düşünmemişiz. İşçi göndermişiz, problemlerler ortaya çıkmış. Bunun üzerine devlet olarak bu problemlerle ilgili sosyal anlaşmalar yapma ihtiyacı duymuşuz.

Yeni Düşünce: Ne gibi problemler?

H.Mert: İnsanla ilgili prob­lemlerdir bunlar. İnsan sadece çalışan makina gibi bir varlık değil ki... Anadolu'nun dışa kapa­lı, hatta en fazla kapalı muhit­lerinden Avrupa'nın hayat tarzı, kültürü, yapısı bize benzemeyen ve kültür emperyalistlerinin açık­tan çalıştığı bu pazarlara insanımızı sürünce tabii ki bunun arka­sından bir takım problemler çı­kacaktı.

Başta intibak ve dil problemi çıktı. Arkasından ise hayatın her alanındaki farklılıklardan doğan problemler sökün etti.

Yeni Düşünce: İşçilerimizin dinle ilgili problemleri, ihtiyaçları neler olmuştu?

H.Mert: Problemlerin ağır­lıklı bir yönüdür, din alanındaki problemler. Gönderdiğimiz işçimiz vakit namazını hayn'da da, çalıştığı işyerinde de kılmaya çalıştı. Kıldı, kılamadı. Ama Cuma geldi. İçinden bir dürtü, bir zorlama... Cuma na­mazı kılma ihtiyacı hissetti. Kılacak bir yer bulamadı. Rama­zan geldi; iftarını, sahurunu ayarlayamadı. Cenazesi oldu, ce­nazesini kaldıramadı. Çocukla­rı eğitim çağına geldi, dini eğitim veremedi.

Yeni Düşünce: Bu en basit dini ihtiyaçların karşılanması na­sıl olmuştur?

H.Mert: Bu ihtiyaçları işçile­rimiz kendileri karşılamaya çalışmışlardır. Üç-beş himmet sahibi biraraya gelip dernekler kur­muşlar, boş zamanlarda bu der­neklerde biraraya gelmeye çalışmışlar. Biraz dini bilgisi olan bi­risi öne geçmiş, namaz kıldırmış; bunu duyanlar koşup cemaate uymuşlar. Burası giderek mescitleşmiş, camileşmiş... Okul saat­leri dışında çocuklarını buralara göndermişler. Kur'an okuması­nı, namaz kılmasını öğretmişler. Onlara Türk ve Müslüman olduklarını anlatmışlar. Et ve kurban kesimi, cuma, bayram, kandil, nikah gibi problemleri nasıl halledeceklerini araştırmaya koyulmuşlar ve bir çoğunu halletmişler de... Ama bu durum yeni bir takım problemlerin doğmasına da sebep olmuş.

Yeni Düşünce: Ne gibi?

H.Mert: Devletin başıboş bı­raktığı bu alanda, işçilerimiz sa­mimi gayretlerle boşluğu doldur­maya çalışırken istismarcılar tü­remiştir. Dinî-siyasî bazı gruplar meydanı boş bulunca dine hiz­met adına ortaya çıkmışlar, di­ni ihtiyaçlarını karşılamak düşüncesinden başka bir düşüncesi olmayan işçilerimizi maddî, manevî bütün yollarla istismar etmişlerdir.

Yeni Düşünce: Devletin hu işe el atması ne zaman başladı?

H.Mert: Mahallinde bu  problemler dallanıp budaklanmaya; bir takım ideolojik-dini-siyasi gruplar ortaya çıkıp dev­let aleyhine tahripkâr davranışlarda bulunmaya vatandaşı bölmeye başlayınca devletin aklı ba­şına geldi, öncelikle konsolosluklarda Çalışma Bakanlığı müşavir ve ateşeleri yanı sıra sosyal yardımcı din görevlileri gönderilmeye başlandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı baştan sadece Ramazan ayına ve bayramlara mahsus bir aylık veya bir haftalık geçici görevliler gönderirken, 1978 yılından itibaren müşavirlikler kurarak (önce F.Almanya, Hollanda, Belçika'da, sonra ise Fransa, İsveç, Danimarka, İsviçre, Avusturya ve Avustralya'da) daimi din görevlileri göndermeye başladı. Muşavirlikler kurulduktan sonra onların nezdinde ücretleri derneklerce karşılanmak üzere din görevlileri gönderildi.

Yeni Düşünce: Son günlerde başını bir hayli meşgul eden bir hadise vardı. Diyanet İşleri Başkanlığı yurtdışına gönderdiği din görevlilerinin maaşını Rabıtatü'l Alemil İslami'den aldı şeklinde.

H.Mert: Evet!... Bu arada 1979 yılında Devlet Bakanı M. Kelleci ve Diyanet İşleri Başka­nı T.Altıkulaç bir toplantı dola­yısıyla bulundukları Kıbrıs'ta, S.Arabistan'dan toplantıya katılan Rabıtatü'l Alemil İslami temsilcileriyle görüşürler ve Türkiye'ye davet ederler. Yapılan görüşmelerde Rabıtatü'l Alemil İslami'nin Avrupa'da müslüman işçilerin bulunduğu ülkelere Arap ülkelerinden seçtiği din görevlilerini göndereceği ortaya çıkınca biz D.İ. Başkanlığı olarak buna karşı çıktık dedik ki Türk işçilerinin bulunduğu yerlere din görevlisi gönderilecekse, bu Türkçe konuşan ve Türkiye'den gidecek görevliler olmalı. Tartışmalar sonunda bunu kabul ettirdik. 1979 yılından 1983 yılına kadar Rabıtatü'l Alemil İslami belli sayıdaki din görevlilerimizin maaşlarını ödedi. Burada şunu hatırlatmakta fayda var. Din görevlilerinin seçimi ve gidecekleri yerlerin tayini D.İ. Baş­kanlığı tarafından yapılmıştır. Bu görevlilerle Rabıtatü'l Alemil İslami'nin bir münasebeti olma­mıştır. Bu görevlilerin maaşları bankalardaki hesap numaraları­na gönderilmiştir. Bütün bu planlar Dışişleri Bakanlığ'ının ve diğer ilgili kurumların bilgisi tah­tında yapılmıştır.

Yeni Düşünce: Bu uygulamadan ne zaman ve niçin vazgeçildi?

H.Mert: 1983 yılına gelindiğinde bizzat Başbakan bu işe müdahale etti. Yurtdışına göndereceğimiz personelin maaşını kendi imkanlarımızla karşılarız dediler. Başta Türk Kültür Varlığını Koruma Fonu'ndan 400 kontenjan ayrıldı. Bugün bu sayı 600'e kadar çıktı.

Yeni Düşünce: Bugün özellikle F.Almanya'da çeşitli dinî grupların camileri var. Bu camiler din alanında işçilerimizin bölünmüşlüğünün bir göstergesi... Bu, İslamın espirisine ve özellikle "cami" anlayışına ters değil mi? Bu hususta ne diyorsunuz?

H.Mert: Devlet işçilerimizin tabii ihtiyaçlarını resmi yollarla karşılamayınca vatandaşlar ken­di imkânlarıyla ihtiyaçlarını gi­dermeye çalışmışlar... İyi de ol­muş... Ekseriyet itibarıyla bu ihtiyaçlar meşru vasıtalarla gideril­miş. Fakat bu arada bazı dinî gruplaşmalar da olmuş. Sözünü ettiğiniz grup camileri -ki bu cami espirisine terstir- böylece oluşmuş. Dernekleşmelerde de olduğu gibi...

Yeni Düşünce: Peki, bu du­rum için vadandaş ne diyor? Nasıl karşılıyor?

H.Mert: Vatandaş bundan fevkalade rahatsız... Hatta bu dinî gruplara yardımcı olan, on­lara yakın görünen bir çok in­sanlar da rahatsızlık duyuyorlar. Ama biz devlet olarak sözü edi­len bu ihtiyaçlara uzun süre ka­yıtsız kaldığımız için, ihtiyaçla­rını o gruplarla gidermişler. Ken­dilerini buna mecbur saymışlar.

Yeni Düşünce: Cami konusundaki gruplaşmaları önlemek için yapılanlar nelerdir?

H.Mert: Din konulu gruplaş­maları önlemek ve vatandaşları­mızı İslamiyet'in bütünleştirici espirisinde birleştirebilmek için her türlü imkânsızlıklara rağmen çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Res­mî din görevlileri gönderiyoruz. Basılı, sesli, görüntülü yayınlarla vatandaşlarımızı takviye ediyoruz. Din bilgisi branş öğretmeni ve kitabı için Milli Eğitim Ba­kanlığıyla işbirliği yapıyoruz.

Nitekim bütün bu çalışma­lardan sonra Türk işçisi bulunan her yere bugün Diyanet'in ve devletin eli uzanmıştır. Yurtdı­şındaki yaklaşık 1000 kadar caminin 800'ü Diyanet görevlileri­ne teslim edilmiştir. Bu, iyi bir mesafedir. Giderek sayı artmaktadır. Vatandaşlarımız bundan memnundur.

Bugün yurtdışında Diyanet'çe yönetilen küçüklü büyüklü 800 cami vardır. Bu camilerin bünyesinde ise çocuklarımıza dinî millî bilgilerin öğretildiği kurslar mevcuttur. Son zamanlarda din hizmetlerinin geliştirilmesi için yurtdışında Diyanet Vakıfları kurulmaya başlanmıştır.

Yeni Düşünce: Bugün yurtdışında D.İ. Başkanlığının etkinliği ne durumdadır.

H.Mert: 1982 yılında F.Almanya, Hollanda ve Belçika'da Devlet Bakanı sıfatıyla incelemelerde bulunan M. Özgüneş, yurda dönerken, Esenboğa Havalimanı'nda bir değerlendirme yapmış ve "Yurt dışında Türk vatandaşlarnın arasında devleti aradım. Devletin eli henüz her yerde vatandaşlara kadar uzanamamış. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileridir ki canlarını dişleri­ne takmışlar çalışıyorlar. İşte yurtdışında işçilerimizin arasın­da onlarla, onlar kadar ve o ka­dar varız" demişti.

Gönderdiği din görevlileri halkın içinde olduğu içindir ki D.İ. Başkanlığı yurtdışında diğer resmi görevlilerden daha etkili olmuştur.

Yeni Düşünce: Diyanet Vakıfları mı?

H.Mert: Evet!.. Hollanda, Belçika ve Danimarka'da Türk Diyanet vakıfları kurulmuştur. F. Almanya'nın iki büyük mer­kezi Köln ve Batı Berlin'de ise Diyanet İşleri Türk-İslam Birli­ği kurulmuştur. Münih'te aynı birliğin kurulması için 3,5 mil­yon marka bir gayrimenkul sa­tın alınmış, Frankfurt ve Ham­burg'u da aynı müessesenin ku­rulması için çalışmalar yapılmaktadır.

Yeni Düşünce: Bu vakıf ve birliklerin yaptıkları hizmetler nelerdir?

H.Mert: Bir misal olmak üzere Köln diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin bazı faaliyetlerini ele alabiliriz. Birlik tarafından Köln şehrinde büyük bir külliye hizmete sokulmuştur. Külliyenin camisi, lisan ve bilgisayar mer­kezleri, lokali, kütüphane ve ya­yın tevzi merkezi ve misafirhane­si var. Muhteşem camisinde beş vakit namaz kalabalık cemaatle kılınıyor. Dersane ve laboratuvarlarda lisan, dini bilgiler ve bil­gisayar kursları veriliyor. Kütüp­hanede bol miktarda Türkçe ki­tap ve Ansiklopedi mevcut. Kü­tüphane öğrencilerin lokal ise büyüklerin bütünleşme, buluşma yeri. Kitap tevzi bölümünden Avrupa'nın her ülkesine dini ya­yınlar dağıtılıyor. Merkezde bir çok defalar 200 kadar öğretmenin katıldığı oryantasyon kurs­ları açılmış. Hatta işsiz Türk ço­cukları için kaynakçılık, elektrik kursları, Türkiye'ye gelmek iste­yen turistlere Türkiye'yi tanıtan seminerler, gençlerimiz için dinî konferanslar birlik tarafından merkezde verilmektedir.

Bugün F. Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika ve Danimar­ka'da Diyanet kuruluşlarınca satın alınan gayrimenkul sayısı elliyi aşmıştır.

Yeni Düşünce: Nasıl olur? Kaynakçılık, elektrik, bilgisayar kurslarını da Diyanet mi açıyor?

H.Mert: Gariptir ama evet!... Bu tedbir ilgili devlet kuruluşlarınca yurtdışındaki vatandaşlarımız binler, onbinler, yüzbinler düzeyinde iken alınsaydı, bu gün yurtdışındaki pek çok va­tandaşımız işsiz güçsüz dolaşmazdı

Yeni Düşünce: Bir kayıp nesilden bahsediliyor. Türk işçile­rinin çocukları ve onların eğiti­mi meselesi...

H.Mert: Çeşitli Avrupa Ülke­lerinde yaşayan Türk vatandaş­larının sayısı 2,5 milyonu aşmış... Yani Türkiye nüfusunun yirmide biri dışarıda bulunuyor. Su 2,5 milyon nüfustan 815 bi­ni ilk ve orta öğretim çağında, 18 yaşın altında... Yüksek öğretim devresindekileri de katarsak bu sayı bir milyonu aşıyor.

Yurtdışında çalışan işçilerimizin diğer problemlerine oldu­ğu gibi çocuklarının yabancı bir toplumda erimesini önleyecek en önemli iki faktörün dil ve din ol­duğunu kavramışlar. Kendi gay­retleriyle bunları öğretmeye ça­lışıyorlar. Okullarda bu dersler için ayrılan saatler yetersiz, öğretmenler yetersiz. Pek çoğu ço­cuklarını Kur'an kurslarına gön­deriyorlar. Gerçektende yurtdışında Kur'an Kurslarına olağa­nüstü rağbet vardır. İşçimiz isti­yor ki çocuğu kursa gitsin Kur'an okumayı, abdest alıp namaz kılmayı ve dinin diğer emirleri­ni öğrensin. Burada karşımıza kurslarda verilen bilgilerin kali­tesi çıkıyor.

Bu noktada zaman geçirilme­den yapılması gereken şey okul­larda din derslerinin çocuklara branş öğretmenlerince verilmesi. Kur'an Kurslarında ise verilen bilgilerin kalitesinin artırılması­dır. Bütün bunlar mutlaka yeter­sizdir. Ancak bunları bile doğru dürüst yapamıyoruz.

Yeni Düşünce: Yurtdışında­ki işçilerimizin dinle ilgili ihtiyaç­larının karşılanması ve problemlerinin çözümü için neler yapılmalıdır.

H.Mert: Çözüm yolunda son yıllarda büyük adımlar atılmış­tır. Ancak tren baştan kaçırıldı­ğı içindir ki bir takım problem­ler yine devam edecektir.

Şu anda yapılacak olan şey­lerin başında din görevlilerinin ve din dersi branş öğretmenleri­nin sayısını artırmak, öğrencile­rin Türkçe kitap sıkıntısını orta­dan kaldırmak geliyor. Ayrıca sesli ve görüntülü dini yayınların yurtdışına bol miktarda gönde­rilmesi, yurtdışına yayın, yapan radyolarda dini yayınların artı­rılması ilk planda akla gelenler.