DİYANET
Diyanet İşleri Başkanlığı Anayasal bir kuruluştur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 154'üncü maddesine göre devlet kuruluşlarımız arasında «GENEL İDARE» içerisinde yer alan bu müessese, Anayasa'nın bu maddesine göre «Özel Kanunda gösterilen görevler» yerine getirir.
633 Sayılı özel kanunun ilk maddesine göre teşkilâtın vazifeleri şöyle özetlenmiştir:
«İslâm Dini'nin ibadet ve ahlâk esasları ile İlgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek.»
Diyanet İşleri Bakanlığı'na düşen vazifeler şüphesiz bu kadar özet ve basit değildir.
Köylere kadar dağılan cami ve Kur'an Kursları, bütün inananlara günde beş vakit din hizmeti sunulması, bu hizmetin teşkilâtlandırılması ve yönetimi kolay olmamakla beraber, halkımız Diyanet teşkilâtının görevlerini bunlardan ibaret saymamaktadır.
Din, yaşanan bir müessesedir. Toplum hayatımızın her safhasında Din'in ve Diyanet'in müessiriyetini görmek istemekte halkımız haklıdır. Ne var ki bu bir hukukî düzenleme işidir.
Diyanet İşleri Bakanlığı, kanunlarla kendisine yüklenen görevleri yapabilmiş midir? Toplumun «Din Konusunda Aydınlatılması» vazifesi hakkıyla başarılabilse idi, her kesimden insanımız herhalde bu kadar birbirine düşmez, sorumsuzluk ve anarşi bu kadar yaygınlaşmazdı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, resmî müesseseler içerisinde sinik ve silik bir yerde kalmıştır. Bir kısım çevreler Diyanet'e bu çağda yeri olmayan, fakat prağmatik bir bakışla zorunlu ve iğreti olarak şimdilik resmî müesseseler içerisinde yaşatılan bir kurum olarak bakmış, bir kısım çevreler ise Devletin bu iğreti kuruluşunun hiçbir dinî mes'eleye tavizsiz, ivazsız ve temelli bir çare bulamayacağına inanmıştır. 633 Sayılı Kanun'un birinci maddesinde sayılan ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütme vazifeleri yanında niçin “MUAMELAT”ın da yer almadığı bile zaman zaman sorulmuştur. Bu bakış ve istifhamların TC. Devleti'nin hukukî düzenlemesi karşısında haklı ve haksızlığı bir yana, halkımızın asıl büyük kesiminin Diyanet'ten beklediği nedir?
Türkiye'de bugün 45 bin civarında cami, bu kadar da İmam-Hatip ve Müezzin-Kayyım kadrosu vardır. Bu demektir ki, ibadethane sayısı kadar resmî cami görevlisi kadrosu vardır. Buna rağmen 18 bini köyde olmak üzere 22 bin camide ne imam-hatip, ne de Müezzin- Kayyım kadrosu vardır. Yani 45 bin camiin yarısında mihrab, ezan ve ikamet vazifesi yapacak resmî görevli yoktur. Cami sayısı kadar resmî cami görevlisi var da, düzenlemedeki hata sebebiyle bu kadrolar belli yerlerde yığılmış ve ibadet yerlerinin yüzde ellisi boş mu bırakılmış, yoksa boş yerlerin yeni kadrolarla acilen doldurulması mı gerekir? Bu tartışma bir yana vücudun kılcal damarları gibi köylere kadar uzanan bu irşad imkânı, «TEBLİĞ» ve «İRŞAD» vazifelerine hiçbir mazeret beyanına hak verdirmeyecek kadar büyük bir «EMANET» ve vazife yüklemektedir.
Devlet'in «DİNLİ» veya «DİNSİZ» olduğu münakaşaları ile vakit öldürecek yerde, Devlet'in herşeye rağmen sağladığı bu imkân, hakkıyla değerlendirilebilse idi, nesillerimiz “MATERYALİZM”'in ağına bu kadar düşmez, içtimaî ağır mes'eleler bu kadar giriftleşmez, akl-ı selîm sahiplerini kaygılandıran kültürde ve maddede hazımsızlık, doyumsuzluk ve anarşi bu kadar serpilip büyümezdi.
DİYANETTEN BEKLENEN
Bu ortamda Diyanet'ten beklenen nedir?
«TEBLİĞ» ve «İRŞAD» görevlisi, cemiyetin nabzını elinde tutan, ona yön veren, fonksiyonu toplumu içtimaî hastalıklardan korumak olan kişidir. Tabanı ve yönetim kadrosu ile, Diyanet'in elinde bu imkân vardır.
45 bin cami, 45 milyon insanın toplanıp Allah'ın önünde diz çökebileceği kutsal mekân demektir. 45 bin cami görevlisi, 45 bin mekânda 45 milyon insanı aynı anda toplama ve onlara hitabetme maddî imkânına sahiptir. Din'in ve din adamının topluluklara yön verme potansiyeli buradan gelmektedir.
Bugün ülkede 639 İl ve İlçe Müftüsü, 920 Vaiz, 33.445 İmam-Hatip, 8684 Müezzin- Kayyım, 316 Cami Personeli Kontrol Memuru. 920 Müftülük Memuru, 1814 Kur'an Kursu Öğreticisi, 321 Şöfor, 789 Yardımcı Hizmet Sınıfı personeli vardır.
Kur'an Kursları, İmam-Hatip Liseleri. Din Eğitimi veren yüksek okul ve fakültelerde okuyan ve mezun olan yüzbinlerce kişinin irşad hizmetlerine yardımcı olması bir yana, 45 milyon insanı irşad görevi ile tavzif edilen 50 bin kişilik irşad personeli, helva yapacak un ve şekerin var olması demektir. O halde bu helva niçin yapılmamakta, toplum niçin «DİN ve VATAN BİRLİĞİ» değer hükmünde birleştirilememektedir?
İrşad bir «HAL» işidir. Gönüller sözle fethedilemez.
Din hizmeti ve eğitimi camiası özellikle 1973 yılından bu yana maalesef yüklendiği kutsal göreve ve emanete «BÜHTAN» eder bir «İNFİRAD» içerisine düşürülmüştür. Bu infirad, meydan ve kürsülerden birbirini kötülemeye, Din tahsili yaptığı «MEKTEB»i boykot etmeye, «Men allemenî harfen» Hadisini öğreten müdîr-hocayı ders verdiği kürsüde dövmeye kadar varan bir kaba cehalete dönüşmüştür. Bunun sorumluları ve suçluları din camiasının içindedir. Ham ve kaba cehalete dayanan bu «TEFRİKA», gayretüllaha dokunmuştur.
Milleti tek değer yargısında birleştirecek nesil, bugün birbirine yumruk sıkar, diş biler haldedir. İmam müezzinden, müezzin imamdan şikâyet etmektedir. Cami hizmetlisi, «NÖBET HAKKI», «HAFTALIK TATİL HAKKI» peşindedir. Maksadımız. Devlet memurunun Anayasal sosyal ve özlük haklarını talepten vazgeçmesini istemek değildir. İfade etmek istediğimiz, milleti savaşta «MİLLİ KIYAM»a kaldıran, barışta «MİLLİ BERABERLİK»te kucaklaştıran din hizmetlisinin, vazifesine sahip çıkması mecburiyetidir.
Milletin asayişinden sorumlu olanın anarşi çıkardığı, halkı «TEVHİD»e çağıracak olanın tefrikayı temsil ettiği ortamda haklı ile haksızı ayırmanın, haksızlığı ortadan kaldırmanın imkânı bulunamaz.
Bu durumda Diyanet'e düşen, milletin tevhiddeki önderlerini tefrika tahrikçilerinden ayıklamak, kutsal görevin köşede bucakta «GÜNAH» ile iştigal eden hâmillerini yakalarından tutup sarsarak, asıl vazifelerine döndermektir.
BU YETER Mİ?
Tebliğ ve irşad neslini tefrika tahrikçiliğinden çekip çıkarmak, vazifeye başlamanın şartıdır. Asıl vazife ise bundan sonra başlayacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında günlük politika ve çıkar çekişmelerine iltifat etmeyen, gerçek hizmet şuuruna sahip çıkmanın mücadelesini veren bir kadro oluşmaktadır.
Diyanet'te işbaşına getirilen bugünkü yöneticiler, bu kadrodur. Temennimiz, merkez kuruluşunda söz sahibi olan bu kadronun gelişip genişlemesi, kürsü, minber ve mihrap hizmetinin gelip geçici nefsî ihtiraslara alet ve vasıta yapılmamasıdır. Kendi kanaatlarını «ŞERİAT» sanan, hiçbir hesab, plân ve mücadele stratejisi tanımayan, itina ile yeşertmeye özendiğimiz hizmet tomurcuğunu cahilce, sokaktaki hoyrat tabanların altına atan, nefis putuna bilerek veya bilmeyerek tapanların son yıllarda başlattıkları yozlaşma ancak bu suretle önlenebilir.
Bugün imkânsız gibi görülen ve şüphesiz «ZOR» olan bu müdahale, kutsal başarının ezelî ve ebedî şartıdır.
YEŞEREN ÜMİT:
Sayın Tayyar ALTIKULAÇ'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'na getirilmesiyle Diyanet'te hayırlı ve sür'atli bir hizmet başlatılmıştır.
Bu hizmet, hukukî düzenlemelerden başlayarak, yakın ve uzak geleceğe dönük temelli ve ciddî atılım ümidini vadetmektedir.
Diyanet yönetimi bugüne kadar malesef tayin-nakil gibi aslında asıl hizmetle hiçbir mü-nasebeti olmayan günlük meşgalelerden kendini kurtaramamıştır. Sayın Dr. Lütfi DOGAN'ın kendine mahsus şahsiyeti ile, Başkan bulunduğu sırada ortaya koyduğu imaj, yetki devri ve temsil işlerine önem vermesi ile açtığı çığır, Diyanet'te bugüne kadar yapılabilen en belli başlı yeniliktir. Bu yeniliği başlatan Başkan'ın bugün Bakan bulunuşu ve Diyanet'i hizmetten başka bir kaygısı olmayan tarafsız ehil kadrolara teslim ederek her olumlu hizmete samimiyet ve ciddiyetle müzahir olması, Diyanet'e ümitle bakmamızın haklı sebepleridir.
YAPILANLAR
1970 yılından buyana kurulamayan Din İşleri Yüksek Kurulu kurulmuş, 633 Sayılı Kanun'la tahmil edilen ağır görevleri yürütmek ve geçmişteki açığı telâfi etmek üzere yoğun bir çalışmaya başlamıştır.
Yurtta görevli bütün Müftü ve Vaiz ile Din Eğitimi veren Yüksek Okul ve Fakülte öğretim üyelerinin seçerek gönderdikleri hey'etlerce seçilen 11 kişilik ilim hey'eti, yardımcı raportörleri ile komisyonlar oluşturmuş, mevzuat düzen'emeleri, kaynak eserler basımı, kısa ve uzun vadeli hizmet takvimi hazırlanması, dinî fetvalar hazırlanması gibi hizmetleri başlatmış ve sonuçlar alınmaya başlanmıştır.
Bu yıl içerisinde Tefsir, Hadis ve Fıkıh konularında en temelli ve kaynak eserlerden birer örnek, basılarak piyasaya çıkarılacaktır. İleriye dönük bir «FIKIH ANSİKLOPEDİSİ» basılması planlanmıştır. Yurt içinde ve yurt dışında her yaştan ve kültürden insanın okuyabileceği ilmihal ve pratik eserler yayınlanacaktır. İlk, orta ve yüksek öğrenim gençliğinin okuyabileceği resimli hikâye, roman ve tiyatro eserleri hazırlatılacak ve okuyucuya sunulacaktır.
Kadro standardizasyonuna gidilerek nakil ve terfilere pratiklik kazandırılacak, hizmet içi eğitim kursları ile görevli er, hizmet verimi sağlanması için eğitilecektir. Bu eğitim il ve ilçe Müftülerinin Bolu eğitim Merkezi'nde eğitime alınması ile başlatılmıştır. Yaz aylarında İmam Hatip, Vaiz, Cami Personeli Kontrol Memuru ve diğer görevlilere de teşmil edilecektir.
İstanbul'da bulunan «HASEKİ KÜLLİYESİ»ne imtihanla alınan seçme ve süzme bir kadro, 2 yıllık üst branşlaşma eğitimine alınacak ve Yüksek tahsil üstü bu üst eğitim devam ettirilecektir.
Diyanet İşleri Başkanı'ndan başlayarak merkez ve iller kuruluşu personelinin tamamını içine alan «GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ» hazırlanmış ve yürürlüğe konulmak üzeredir. İmam - Hatip ve Müezzin - Kayyım gibi cami görevlilerinin tayin, nakil ve imtihan sistemleri yeniden düzenlenmiş her sınıf için ayrı ayrı düzenlenmiş bulunan atama ve sınav yönetmelikleri yürürlükten kaldırılarak, yeni pratik çözümlerle teke irca edilmiştir. Bu suretle atama ve nakillerdeki bürokratik engeller tamamen kaldırılmış; merkez ve iller kuruluşlarının yükü hafiflemiş ve teşkilât rahatlamıştır.
Her seviyedeki görevlinin talebi dışında görev ve görev yerinin değiştirilmesi uygulamaları tek kişinin arzusuna bırakılmaktan kurtarılmıştır. Artık bundan böyle Diyanet İşleri Başkanlığı personeli, Siyâsî veya keyfî sürpriz bir nakil veya değişiklik tasarrufu ile karşılaşmayacaktır. Bu tür tasarruflar için «DAİRE BAŞKANLARI KURULU» adı ile bir kurul teşkil edilmiş. Bu kurulun görev ve çalışmalarını düzenleyen yönetmelik Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Diyanet İşleri Başkanı merkez ve iller kuruluşunun kaynaşmasını ve işbirliği prensiplerini tesbit etmek ve sağlamak üzere bölge toplantıları düzenlemiş, bütün il ve ilçe müftüleri ile vaizler bu toplantılarda bir araya getirilmiştir.
Yürürlükteki tüzük ve yönetmelikler yeniden ele alınacak ve yeni ihtiyaçlara uygun tadiller yapılacaktır.
Hutbelere yeni bir şekil verilecek, Türkiye’nin «İRŞAD COĞRAFYASI» çıkarılarak bölgelerin ihtiyacına göre yeni yazılı hitabeler hazırlanacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahmil edilen mübarek ve zor görevlerin ifasında dinamizm ve müessiriyetin sağlanması için illere yeni yetkiler verilecek, ilin mes'elerinin ilde halledilmesi öngörülecektir.
Din Görevlilerinin sosyal olaylar konusunda dinamik çalışmalar yapmaları için genelgeler gönderilmektedir.
Cami, Kur'an Kursu, Müftülük binası inşaatlarına yardım için Bakanlığın yardımı ile 7 milyonluk bir aktarma sağlanmış ve bütçe dağıtım usulleri içerisinde, Türkiye Diyanet Vakfı eliyle bu miktar dağıtılacaktır.
Özet olarak sunulan bu güzel icraat, Diyanetin yeni yönetiminin ileride neler yapabilecekleri konusunda bize yeter bilgi vermiştir.
Federasyonumuz, yüce milletimizin anarşi; değer yargısızlık; başıbozukluk; kendine buyrukluk ve otorite buhranından kurtarılmasında tarihî rol sahibi din camiasının beklemeden şerefli yerini almasını temenni etmektedir.
Haber Bülteni - DEVLET BAKANI SAYIN DR. LÜTFİ DOĞAN’A AÇIK MEKTUP
Muhterem Bakanımız:
Bakanlık görevini yüklendiğiniz zaman kesimi, partiler arası tartışmaların sertleştiği bir döneme raslamıştır. TBMM’sinde yazılı, sözlü soru ve gensoru önergelerinin çokça görüldüğü, araştırma ve soruşturma komisyonlarının çokça kuruduğu bir dönemde icra sorumluluğunu yüklenmek çok güçtür.
Partilerin birbirlerini katı ve sert metotlarla eleştirdikleri, Devleti oluşturan güçlerin tek kıymet hükmünde birleşmedikleri, toplum hayatımızın belki de tarihte görülmemiş şekilde anarşi çıkmazı ile sarsıldığı sırada icraatınızın genel kabul görmesi bu güçlüğü başarı ile aştığınızı göstermektedir. Nitekim en sert tartışmaların yapıldığı 1978 yılı bütçesinin çıkarılmasının bir Bakanlık bütçesinin reddedilmesi ile tehlikeye girdiği bu yıl bütçe görüşmelerinde özellikle Millet Meclisi'nde iktidar ve muhalefet partileri sözcülerinin Diyanet İşleri Başkanlığındaki icraatınızı desteklediklerini Yüce Meclis önünde beyan etmeleri teşhis ve tesbitimizin doğruluğunu göstermektedir.
Meclis'te gurubu bulunan 3 muhalefet partisi ile iktidar partisinin hatta şahısları adına konuşan muhalefete mensup 2 milletvekilinin desteğini aldığınız zaman Diyanet'teki icraatınızın en temellilerini sonuçlandırmış bulunuyordunuz. Diyanet İşleri Başkanımız fiilen göreve başlamış, Başkan Yardımcılıklarındaki iki görevlendirme iptal edilerek iki asil tayin gerçekleştirilmiş, Danıştay kararları icabı Personel Dairesi Başkanı ile Özlük İşleri Müdürü görevine iade edilmişti.
Bu isabetli ve ana uygulamalardan sonra yapılan icraat teferruat sayılacağına göre iktidar ve muhalefet partilerinin Diyanet'teki icraatınız açısından desteklerini devam ettirdiklerini ifade etmek doğru bir tesbit olacaktır.
Bakanlığınız zamanına raslayan Diyanet'teki gelişmeleri Basın da olumlu karşılamıştır. Sayıları 3'ü geçmeyen günlük gazetenin mesnetsiz yayınları tutmamış ve ağırbaşlı Basının kararlı desteği devam etmiştir.
Din Görevlileri Federasyonu yayın organının seri değişiklikleri «Şimdilik» sadece haber olarak vermesi ve eleştiriye tevessül etmemesi de şüphesiz anlamlıdır ve icraatınızın lehine bir gelişmedir.
Bakanlığınız ve Diyanet'teki kutsal görevi emanet ettiğiniz yönetimin çalışmaları Din Görevlileri ve halk tabanında da giderek daha şuurlu kabul görmektedir. Diyanet İşleri Başkanı'nın İl, İlçe Müftüleri ve Vaizlerle yaptığı müessir ve başarılı bölge toplantılarındaki umumî tasvip bu kanaatin isbatıdır. Bolu Eğitim Merkezinde il ve ilçe Müftülerinin tamamı ile yapılan Hizmet İçi Eğitim Kursu ve Seminerleri, üst düzeydeki memnuniyet ve kabulü tabana taşıyacak başarılı çalışmalardır.
Muhterem Bakanımız,
4 yılı aşan başarılı Diyanet İşleri Başkanlığınızda ortaya koyduğunuz kendinize mahsus imaj Bakanlığınız döneminde de devam edeceğe benzemektedir. Bu imaj «TARAFSIZLIK», «GÖREVİ EHLİNE TEVDİ», «SEVDİRİCİ, TOPLAYICI İRŞAD METODU»dur. Bir yöneticide bulunması gereken önemli meziyet de budur.
Yöneticilik yıllarınızda temsil ettiğiniz «TARAFSIZLIK» «EMANETİ EHLİNE TEVDİ» «SEVDİRİCİ ÖZENDİRİCİ» imaj bugüne kadar sizi küçültmemiş, büyütmüştür. Çok az insana nasip olan bu kararlı ve istikrarlı başarı çizgisinin devamını diliyoruz. Başarı çizgisini sürdürmek zor ve şerefli, başarılı noktadan birden düşmek kolay ve çok acıdır.
Politik mülâhazalar geçici ve yanıltıcıdır. Yakın geçmişte ve halefiniz yöneticiler zamanında Diyanet'e hâkim olan nefsî, istişaresiz ve günlük politikaya teslim olucu yönetim, bugün sahiplerini hacil duruma düşürmüştür. Kabile yönetiminin ucuz kahramanları bugün ortadan kaybolmuş, mağdurları ise, şereflerinden hiçbirşey kaybetmeden hizmet başındadırlar.
Federasyonumuz elinizdeki bültenin 7. ve 8. sayılarında iyi niyetinden şüphe etmediğimiz selefinize «2 AÇIK MEKTUP» yayınlamış ve Diyanet'teki gözü kapalı gidişin milletimizin hayrına olmadığını müşahhas delillerle hatırlatmıştı. Bu açık mektupları okumanızı, çevrenize ve Diyanet'teki yeni yöneticilere okutmanızı dileriz.
Din camiasına özellikle 1973 seçimleri arefesinden bu yana hakim olan günah ve veballi «İNFİRAD» alışkanlığı milletimizin ve Devlet düzenimizin hayrına olmamıştır. Bu durum Başkanlık görevini merasimle devrettiğiniz Sayın halefinize Başkanlık görevine fiilen başlamadan ciddi biçimde hatırlatılmıştır. Bu «SEVAB» uyarının yararlı sonuçları ümitle beklenirken «ÇALIYI TEPESİNDEN SÜRÜME» atasözü ile ifade edilen yanlış uygulamalar maalesef başlamış ve bütün uyarılara rağmen saltanat devam etmiştir. Bu ilkel, kaba ve yanlış yönetime karşı yapılan uyarıların yazılı belgeleri dosyalarda ve sözlü hatırlatmaları hâlâ kulaklardadır. Fakat maalesef en üst sorumlunun iyiniyetli ikazlara karşı «TEREDDÜTLERİ» bir türlü giderilememiştir. Kanun Tüzük, Yönetmelik ve mevzuat tanımayan ve birbuçuk yılı geçmeyen bu yönetim zamanında Din camiası yaralanmıştır.
Sayın Bakanımız,
Size bu yarayı sarmak düşüyor. İlk adımlarınız doğru istikamettedir ve sizden beklenen de bundan başkası değildir.
Din görevlilerinin hiç bir siyasî partinin propagandasını yapmamaları gerektiğini Meclis kürsüsünden ilan etmenizden sonra, aynı duyuruyu çeşitli vesilelerle tekrar etmeniz bu yoldaki kararlılığınızı göstermektedir.
Müslüman - Türk Milleti vefalıdır. İyiyi ve iyiliği unutmaz. Büyük Milletimizin müsamahalı ve cömert gönlü kötüyü ve kötülüğü affederse de kötülüğün izleri yüzyılların aydınlığında devam eder. «Kötü çığır açanları» yeren Peygamber sözü bunu anlatır.
İyiye de, kötüye de kullanılabilecek olan politikaya, hakka hizmet yolunda devam etmenizi diler, Federasyonumuz mensuplarının başarı dileklerini sunarız.