Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TÜRKİYE´NİN ÜÇ TEMEL PROBLEMİ - 05.07.2010

Hürriyet gazetesinden Eyüp Can “İsli Sacayağı” başlıklı yazısı ile Türkiye’nin üç temel problemini dillendirdi..

    Hürriyet’in elitist konjonktürü önceleyen kadrosu içerisinde Eyüp Can, önemli konulardaki akılcı, derinlikli ve objektif tahlilleriyle dikkatı çekiyor..3 Temmuz 2010 tarihli Hürriyet’te yayınlanan isabetli teşhisi sebebiyle –önceki birçok yazısında olduğu gibi- kendisini kutluyorum..

   Eyüp Can sözünü ettiğim yazısında Türkiye’nin üç temel sorununu “Sacayağı” benzetmesiyle şöyle tespit ediyor:

   Bir. Kürt Sorunu
   İki. Din-Devlet İlişkisi
   Üç. Gelir Dağılımı Adaletsizliği

   AYGAZETE’nin sürekli okuyucuları, her üç problemi bu köşede zaman-zaman, bazan da ısrarla ve üstüste işlediğimi hatırlayacaklardır..

   İlgi duyanların, Eyüp Can’ın o yazısını “Hürriyet-İnternet”ten okuyabileceklerini hatırlattıktan sonra, bu üç temel problemimizi bugünden itibaren –her konuya ayrı bir yazı ayırarak- irdelemeye çalışacağım..Bir farkla ki, “Din-Devlet İlişkisi”ni başa çekerek..

   En sonunda ise bu üç sorunu “tek”e indirerek “Sosyal Siyaset” gerçeğini işleyeceğim..

   DİN İLE DEVLETİN BULUŞTURULMASI

   “Din” adına hareket edenlerle “Devlet” adına yola çıkanların kavgası, ülkemizi giderek derinleşen bir kamplaşmaya götürmektedir. Hâlbuki bu değerleri, hiçbirini amacından saptırmadan ve çatıştırmadan müştereken yaşamak mümkündür, dahası zorunludur. Bu sebeple dinî ve millî değerlerimiz üzerinde “Ortak kabul”ü hızla sağlamak zorundayız.

     “DEVLET” OLMAZSA OLMAZ GERÇEK

     “Devlet”, insan aklının ve toplu yaşama zorunluluğunun ortaya çıkardığı vazgeçilmez bir somut gerçekliktir.

     Çağdaş devlet, evrensel hukuk normlarına oturtulan; toplumun dinî, etnik, ekonomik, resmî-sivil, sosyo-kültürel bütün kesimlerini âdil, eşit, müşfik sosyal siyaset politikalarıyla kucaklayan devlettir. Bunun aksi uygulamaları -dünyanın geldiği bu noktada- Türkiye artık taşıyamaz.

     Bu sebeple “Devlet” kavramı etrafında bütünleşen ortak aklımızı kararlı bir ürperişle evrensel değerlere yönlendirmek; devlet adına yürürlüğe koyduğumuz mevzuat ve uygulamalarımızı bütüncü bir revizyonla düzeltmek; kişi, toplum ve devlet anlayışımızı baskısız-örtüsüz “Bilim”in ve bilim zihniyetinin rehberliğine teslim etmek zorundayız.

     “DİN” VAZGEÇİLMEZ DEĞER

     “İslâmiyet”, semavî dinlerin ortak kaynağı olan “Vahiy”gerçekliğinin son halkasıdır. Mesajı -mahallî /lokal değil- evrenseldir. Bu evrenselliği sağlayan; bütün zamanlara, mekânlara, ihtiyaçlara cevap veren dinamiği kendi içindedir.

     Bu iç dinamik işletilemediğinden kişinin, toplumun ve insanlığın huzuru için gönderilen bu toplu değer yani İslâmiyet -kendinden kaynaklanmayan sebeplerle ve kul eliyle- huzursuzluk amili haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bunu, bazıları bilerek (uluslararası terör odakları); bazıları ise farkında olmadan (din gayreti vb.) yapmaktadırlar..

     “Dinin yanlış yorumlanması” şeklinde ifadelendirilebilecek ve birden çok tarihî sebebe bağlı bu olumsuzluk, dinin inanırları eliyle,“yaşanan hayat”ın dışında bırakılması sonucunu doğurmuştur.

     “DİN” İLE “DEVLET”İ BULUŞTURMAK MÜMKÜNDÜR

     “Din-Devlet” ilişkilerinde görülen bulanıklık/kaos ve çatışma bu iki değerin müfredatından, fonksiyonlarından ve öğretilerinden değil, bizim bu değerlere yüklediğimiz sun’î rolden kaynaklanmaktadır.

     İleri, bütünlükçü “Devlet” anlayışı ile “İslâmiyet”in evrensel mesaj ve öğretileri amaçlarda ve müfredatta buluşmakta ve örtüşmektedir. Bu, kâinatı yaratan gücün ilâhî iradesi ile o irade tarafından insana/ve insan aklına verilen misyonun buluşmasıdır.

     Bu buluşmayı hayata taşımayarak, oluşturulan kümeleşmelerle bulanıklığı sürdürmek, bu değerlere olduğu kadar; kendimize, toplumumuza, ülkemize, huzurumuza ve geleceğimize zarar vermektedir.

     Kış, hiçbir zaman birdenbire bastırmazmış. Takvim yapraklarının bir-bir düşüşü ve yüksek dağlara inen beyaz kar örtüsü insanları önceden uyarırmış..

     Din, inanç, bölge, etnik farklılık iddialarına dayalı ayırımcılık ve arsız köşe dönmeler karşısındaki güvensizlik insanımızın bir yandan kafasını dumûra uğratır, diğer yandan damarlarını kuruturken, bizi kim daha nasıl uyarsın!.

     Bütün bunlar/ve benzer olumsuzluklar toplumu germiş; Türkiye’nin önünü tıkamıştır. Bu tıkanıklığın önünü açacak ortak irade, vahyin ve aklın üstüne kendi ellerimizle örttüğümüz kalın şalı kaldıran irade olacaktır.