Taraf Gazetesi’nin 17 Ekim 2010 tarihli sayısının “Sürmanşet” haber başlığı şu: “Başörtüsüne Alevi desteği”..Haber, bir spot cümle ile sürüyor: “Alevi kanaat önderleri, üniversitedekibaşörtüsü yasağını eleştirdi: Bu mesele hemen çözülmelidir”..
..Ve 1’inci sayfada altı dolu iki serpme başlık:
“Devlet Kimsenin Kılığına, Kıyafetine Karışmamalıdır”..
”Biz Her Türlü Baskı ve Dayatmaya Karşıyız”..
Doğrudur, meheldir, yerindedir..Niçin?.
Alevi kanaat önderlerinin Taraf Gazetesi’nde uzun-uzun sergilenen düşüncelerine geleceğim ama önce, bu çıkışlarının doğal altyapısını yansıtan sadece iki gerekçe sunacağım:
BİR. Alevi kültürünün giyim-kuşam geleneğinde “Başörtüsü” anlı-şanlı; allı-pullu bir simgedir.. Çocukluğumuzda, “Tahtacı” köyünden gelen ormancı işçilerimizin kadınlarının “Fes”lerindeki altın penezleri sayar-dururduk..Renk-renk peşli entarileri ve kırmızı fesleriyle “Tahtacı” kadınları, kızları, gelinleri biz çocuklar için canlı albüm ya da sinema gibi seyirlik öznelerdi..
Diyeceğim o ki, başörtüsü Alevi kültür ve geleneğinin zengin bir simgesidir..
İKİ. İnancından, kılık-kıyafetinden dolayı itilip-kakılmaya karşı çıkmak, en çok da Alevi kültürüne mensup kişilere yakışır..Alevi önderleri bunu açığa vurma ihtiyacı duymuşlarsa,yerli-yerinde bir çıkış yapmışlardır, kutlamaya değer..
Gelelim “Taraf Gazetesi”nde sere-serpe sergilenen görüşlerin özetine:
“CAN’LAR BAŞÖRTÜSÜ İÇİN BİR OLDU”
Bu da, ilk sayfadan verilen haberin maba’di..Alevi kurumları temsilcileri teker-teker “Üniversite” ve “Türban” konusundaki düşüncelerin ifade ediyorlar..Taraf Gazetesi muhabiri Arzu YILDIZ, kanaatları manşet ve ara başlıktaki nefis cümlelerle özetlemiş..
Ali BALKIZ
Alevi-Bektaşi Federasyonu Başkanı:
“Biz kimsenin kılığında-kıyafetinde değiliz..Burada öz önemelidir..Yeter ki birbirimizi kendi kıyafetimizi giymeye davet etmeyelim”.
Sadık ÖZSOY
Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Sekreteri:
“İnsanların kılık-kıyafetleri ile özgürlüklerinin kısıtlanmasını yanlış buluyoruz. İnsanlara yapılan tüm dayatmaların karşısındayız”.
Salman KAYA
Eski SHP Milletvekili:
“Türbanın üniversitelerde engellenmesinin doğru olmadığını düşünüyorum..Türbanın sen de benim gibi yaşayacaksın anlayışı ile takılmadığı; diğer insanları baskı altına almadığı sürece üniversitelerde serbest bırakılması gerektiğini düşünüyorum..Türban takan genç kızlarımız üniversiteye serbestçe girebilmelidirler..Bireysel hakları insan hakları çerçevesinde değerlendirdiğimizde, böyle bir yasağın kaldırılması gerektiği zaten ortada..Bence türbanlı kızlarımız, bireysel özgürlüklerini elde etmek için sonuna kadar savaşmalı..Kendi özgürlüğünü kazandığı zaman, başkalarının özgürlüğüne müdahale edilmediği sürece türban takmakmış; zikir etmekmiş bunların bir önemi olamaz..Herkes istediğini yapabilmeli..
Murtaza DEMİR
Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Genel Başkanı:
“Kamusal alana sıçratılmayacaksa, üniversitelere türbanla girilmesine hoşgörü gösterilebilir..Derneğin değil, benim şahsi görüşüm, üniversitelerde serbest olabilir ancak kamusal alanda türban olmamalı”.
Prof. Dr. İzzettin DOĞAN
CEM Vakfı Genel Başkanı:
“Şekle, kıyafete bağlı konuların artık Türkiye’de aşılması lazım..Resepsiyon krizi falan, artık bu tür şeyleri aşmamız gerekiyor.. Bunlar krize dönüşmemeli..Türkiye’de daha ciddi konular var”..
SONUÇ MU?
“Normalleşme” denilen şey bu olmalı..Siyaset adamlarımız, kanaat önderlerimiz, üniversite hocalarımız, din adamlarımız, yazar-çizerlerimiz...kafalarındaki ideolojik takıntılardan kurtulup, normal düşünmeye başladıklarında, göreceksiniz daha ne ittifaklarımız olacak!.
..ve olacak..