Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
DİYANET´İN YENİ BAŞKANINI DİNLERKEN - 03.01.2011

Sözü sündürmeden ve uzatmadan hemen ifade edeyim ki, CNN-Türk’te Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ’i dinlerken bir müslüman olarak ümitlendim ve gurur duydum..

   Ümitlendim zira yeni Başkan, Taha AKYOL gibi İslami düşüncenin inceliklerini; İslami hükümlerin evrensel çerçevesini çok iyi bilen usta bir gazetecinin ihatalı sorularını cevaplandırırken izleyicilere beklediğimizin ötesinde bir güven verdi..

   Gurur duydum zira Diyanet’e kazandırılan bu yeni soluk, göreceksiniz bir yandan kurumun itibarını içeride ve dışarıda arttırırken, diğer yandan İslami anlayış, yaşayış ve arayışı teoride ve pratikte daha yukarılara taşıyacak..

   Bizde bir şüphecilik ve güvensizlik var: Tanımadığımız kişiler ve işler hakkında, önünü-sonunu düşünmeden hemen “Acaba?” deriz..Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ, yeni geldiği görevindeki bu ilk Televizyon programında gerek “Rejim-Sistem-Devlet” adına yukarıdan gelebilecek marazi takıntıları; gerek “Taban”dan yükselebilecek bilmezliğe dayalı endişeleri şüpheye mahal bırakmayacak şekilde  bertaraf etti..

   Nasıl mı?

   BİR. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sistem içerisindeki hukuki çerçeveyi tarihi ve bilimsel gerçekliği ile özetledi..Osmanlı’daki Meşihat kurumunu ve yeni rejime gelmeden geçirdiği istihaleyi; Diyanet’in “Vekalet/Bakanlık”tan “Riyaset”e geçiş mantığını ve ilk 5 yıllık huzur döneminden başlayarak bugüne kadar yaşadığı sıkıntıları ve kazandığı yeni hizmet evrelerini dinlerken, Osmanlı döneminin son 25 ve sonrasının 90 yıllık ( Meclis hükümeti + Cumhuriyet hükümetleri ) tarihi, acı ve tatlı hatıralarıyla gözlerimizin önünde canlandı..Burada “Devlet” adına da, “Din” ve toplum adına da  bir fanatik takıntı mevcut değil..Diyanet’in geçmiş bazı dönemlerini hatırladığımızda  – o sıkıntıları bizzat yaşayanlardan biriyim- millet olarak kendimizi güvende hissedebiliriz..

   İKİ. Diyanet İşleri Başkanı, dinin anlatımında temel referans olarak “Kur’an” ve “Sünnet”ti işaret ettikten sonra, yeni bir “Dil” ve uslup vadediyor; “-Geleneklerimiz olacak ama gelenekçi olmayacağız” diyor ve yeni nesillerin önüne farklı ve daha yapıcı bir uslup ile çıkacaklarını vadediyor..Gönülleri kırmadan yeni gönül kanalları açmak; akılları karıştırmadan ortak akla ulaşmak; ufkumuzu karartmadan önümüze yeni ufuklar koymak...bunlardan sözediyor..Taha AKYOL’un, bu hedefi Mehmet Akif’e atıfla “İslam’ı asrın idrakine sunma” olarak temellendirmesi, konuyu daha anlaşılır kıldı..

   ÜÇ. Her kademedeki personelin, kendilerini yenilemeleri ve geliştirmeleri için bir yasal zemin hazırladıklarını işaret ediyor Başkan..Bu da, belli ki din hizmetinde yeni değişim ve gelişmelere uyum konusunda kendi-kendine işleyen bir iç dinamik olacak..

   DÖRT. Gündelik siyasete bulaşmama konusu, Başkan’ın bir başka isabetli öngörüsü..Hatta yeni Teşkilat/ta’dil Kanunu hazırlanırken, Diyanet personelinin bir defa siyasete girdikten sonra artık bir daha teşkilata dönmemesi hususunda teklifleri de varmış ama, hukuk devletinde bunun mümkün olamayacağı sonucuna varılmış..Buna rağmen Teşkilat Kanunu’na “Eski görev yerine dönemeyeceği” şeklinde bir hüküm koydurmuşlar..Bu da, Diyanet teşkilatı üzerindeki şaibe bulutlarını dağıtan bir olumlu tedbir..

   BEŞ. Akyol  bilgili ve birikimli gazeteciliğinin gereği olarak, Diyanet deyince siyasi-sosyal yapımızın iki uç bilgiç takımının aklına ilk gelen soruyu sormaktan da çekinmedi ve “-AB’ye giriş sürecindeDiyanet’in Laik sistem içindeki yeri ne olacak” dedi..Başkan bu soruyu AB’nin başkenti Brüksel’de katıldığı bir toplantıdaki anısıyla cevaplandırdı..Meğer AB ülkelerinin birçoğunda da “Din” sistem içerisinde bir resmi gerçeklik olarak yer alıyormuş..Farklı şekillerde ve Başkan, daha Başkan olmadan  Avrupalılar tarafından kendisine yöneltilen suali, karşı sorularla ve kendi sistemlerinden örneklerle cevaplandırmış.. Her ülkenin, dini kurumlarını kendi ihtiyaç ve şartlarına göre konumlandırabileceği, AB mevzuatına da böylece girmiş..

   Demek, Başkan o makama hazırlıksız ve tesadüfen getirilmemiş..Hem akademik derinliği, hem uslup ve tarzı, hem pratik müktesabı ve yaklaşımları açısından..

    Sonuç olarak: Diyanet’in yeni Başkanını, o makama oturduktan sonraki kamuya açık ilk mülakatında dinlerken kurum adına da ülkemiz adına da ümitlendik ve  gururlandık.. Yeniden ve bir daha inandık ki “İslamiyet” bu milletin hayatında bir iç dinamik ve “Diyanet” bu manevi dinamizmin işleyişinde vazgeçilmez bir unsur..

   Bu yeni dönemde de Diyanet’de iyi şeyler olacak, ümidimiz ve duamız bu!.