Uluslararası Türk Kültürü Kurultayı’nın 3’üncüsü 21-23 Mart 2011 tarihlerinde Fethiye’de gerçekleştirildi..”Fethiye Belediyesi” ile “Türk Kültürü Araştırma Kurumu”nun ortaklaşa düzenledikleri kurultayda 19 ülkeden 59 bilim adamı ve uzman tebliğ sundular..Belediye Başkanı Dr. Behçet Saatçı ve Kurum Başkanı Prof.Dr.İrfan Ünver Nasrettinoğlu’nun şahsında her iki kuruluşumuzun yönetim kadrolarına teşekkürden öte minnet borçluyuz..
3 gün boyunca, ülkemizin en bakir/özgün, en güzel köşelerinden birinde 19 ülkenin uzman ve akademisyenlerinin “Türk Kültürü”nün ortak öğeleri üzerinde fikir alışverişinde bulunmaları; ülkelerini anlatmaları; -karşılığında ise- dost ve soydaş ülkeleri dinlemeleri; döndüklerinde çevrelerine Türkiye izlenimlerinden söz etmeleri az şey midir?..
Kurultay tarihinin geleneksel “Nevruz” bayramına denk getirilmesi, düzenleyicilerin irfanından doğan bir başka güzellikti..Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi’inin bu tür kutlamalar için hazırlanmış açık anfi-tiyatro bölümünde yaşlı-genç buluşmacılar tarafından çekiçler dövülür, ateşlerden atlanır ve Nevruz üzerine “Dostluk” merkezli konuşmalar yapılırken “Nevruz işte böyle kutlanır” demekten kendimi alamadım ve kıştan-bahara geçişin sevinç-dostluk ve kardeşlik simgesi tarihi bayramımızı bile ateşli-barutlu bir kavgaya dönüştüren zıpırlara yeniden ve bir daha lanetler okudum..
Kurultay programına geçmeden önceki bir sürpriz de, Fethiye Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hazırladıkları“Hat sergisi” ve açılışı idi..”Hat”, şimdilerde kaybolmaya yüz tutmuş bir geleneksel san’at dalı ise, Fethiye işte ona da el atmış diye düşündüm..Ayetler, Hadisler, ata-sözleri ve özellikle İstiklal Şairimiz Akif’ten mısralar.. Fethiye’de değil de, sanki İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde ya da sayısı azalmış “Hattat”larımızdan birinin sergisindesiniz..
Aman yarabbi, bu kadar güzellik, Ankara-İstanbul ve İzmir’e uzak bir körfez ilçede nasıl bir araya gelebilir?!.Acaba bu, kozmopolitlik ileözgünlük arasındaki değişmez, ayırıcı fark mıdır?.
NELER KONUŞULDU?
Fethiye’deki bu 3’üncü kurultayın “Tema”sı “Türk Kültüründe Bayramlar” idi..İki gün boyunca 5 celsede 59 tebliğ dinledik..Konu “Bayram” yani yaygın ve kolektif kutlamalar olunca, her tebliğde adeta bir başka ülkeyi soluduk ve sindirdik..Alfabetik sırayla Azerbaycan’ı, Bulgaristan/ve Şumnu’yu, Çuvaşistan’ı, Irak’ı, Kazakistan’ı, Karaçay-Balkarya’yı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, Kırgızistan’ı, Kosova’yı, Nogay’ı, Özbekistan’ı, Romanya’yı, Sancak’ı, Tataristan’ı, Türkmenistan’ı, Ukrayna’yı, Çin Halk Cumhuriyeti esaretindeki Uygur’u ve ülkemizin geriye ve beriye doğru unutulan bayramlarını..
Azerbaycanlılar kalabalık gelmişlerdi ve 10 ayrı tebliğ sundular..Prof. Dr. Ramazan Gafarlı “-Bize Azerbaycanlı demeyin, Azerbaycan Türk’ü deyin!.” diye sesini yükseltirken, salondan da alkış ve “Bravo” sesleri yükseliyordu..Tecrübeli ve çileli Ramazan Hoca belli ki, kendilerine Tatar, Kazak, Özbek, Kırgız...diyen soydaş topluluklara gülle ağırlığında bir hatırlatma ve sitem gönderiyordu ki, haklı idi..
Prof. Dr. Nuri Yüce, Mersin’deki bir Türkmen köyünün geleneksel bayram nostaljilerini anlatırken, bizi Anadolu’nun taa Çanakkale muharebelerine kadar uzanan yalın gerçeklerine taşıdı..
Batı Trakya (Yunanistan)’dan, bütün Türk tarihinin sayılı isimleri arasına şimdiden girmiş rahmetli Sadık Ahmet’in bize emaneti ve çileli eşi Işık Sadık Ahmet programda olduğu halde gelememişti..Kim bilir hangi “Talih-zebun” sebeple?!.Işık hanım yoktu ama, Sadık ve Işık Ahmet’in –ve Batı Trakyalı soydaşların- gölgesi, kurultay boyunca hep üzerimizde dolaştı-durdu..Anıldılar, konuşuldular, hak ettikleri duaları aldılar..
Romanya Türklüğünün 87 yaşındaki yaşayan ulu çınarı Prof. Dr. Mustafa A. Mehmed’e “Halk Kültürü Araştırma Kurumu(HKAK)”nun Türk Halk Kültürü’ne Hizmet Ödülü verilirken, henüz sağlığı yerinde bu yaşlı çınarla uzun-uzun mülakatlar yapmanın ve Balkan Türklüğü’nün macerasını yeniden ve bir daha gündeme taşımanın bir tarihi-milli görev olduğunu düşündüm ama, bu değerli hazine-hoca, bunun ancak kendi yurdunda; kitaplarının ve belgelerinin arasında verimli olabileceğini söyleyince bir yandan hak verirken, diğer yandan utandım; şimdiye kadar neredeydik diye..
Bu utanç sadece bana ait olmamalı diye, Kurultay’a katılan muvazzaf akademisyenlerimizle duygularımızı paylaşıyoruz..Mustafa Mehmed bir Türkolog..Buradan, bil-cümle üniversitelerimizin ilgili bölümlerine ve hocalarına sesleniyorum: Allah aşkına, bu aksakal henüz hayatta iken elinizi çabuk tutun, asistan/vearaştırmacılarınızı peşine takın..
Bir de şu: Hocanın kitap ve belgeleri güvenli şekilde arşivlenmemiş ise, o büyük hazineyi güvence altına almanın akademik çarelerine tevessül edilmeli..Türklük Bilimi adına lütfen ve keremen..
Benim tebliğ konum “Osmanlılarda Bayram ve Bayram Kutlamaları” idi..Osmanlı’nın “Fatih Kanunnamesi”ne dayalı görkemli “Saray” kutlamalarının Cumhuriyet döneminde din ve inanç konularının bireyselleştirilmesi uygulamaları içerisinde unutulduğunu; bayramların sadece bir inanç ve ibadet konusu olarak algılanmaya başlandığını ve bugünkü nesillere toplu kılınan bir namaz, kurban kesimi ve peşinden “Tatil” imajı kaldığını söylerken...değerli bilim adamı Prof. Dr. Ali Osman Öztürk “Kurban kesimi”nin de sanal hale geldiğini nefis, uzun tebliğinde şikayet konusu etmesin mi?.Hani, vekaletle kurban olayı..En temelli kültür ögelerimizin bile nasıl aşındığı üzerinde –elinden en değerli varlığı alınmış çocuklar gibi- hayıflanıp durduk..
Her etkinliğin unutulmazları olur ya!.Fethiye’deki bu uluslararası etkinliğin birden çok unutulmazı vardı: Kazak-Türk şair, diplomat, politikacı ve fikir adamı “Muhtar Şahanov” ile 3 gün boyunca ve dolu-dolu bir arada olduk..O’nun, kendi ağzından dinlediğimiz “BabaTürkistan” şiirini; bir yerli şairimizin sürpriz “Tecnis”i ile birlikte müteakip yazımda size de sunacağım..
Türkoloji artık uluslararası bir kürsü..Bu doğru da, bir doğru daha var ki, Türklük sevgisi etnik bir aidiyet olmaktan çıkmış ve başka ırki adiyetleri de sarmaya başlamış..Arap kökenli Iraklı akademisyen Prof. Dr. Suphi Saatçı’dan Irak-Türkmen bayramlarını ve Ukraynalı uzman Oles Kulçınskıy’dan Avrasya’da “Derviza Bayramı”nı –hem de Türkçe- dinlerken bunları hissettik..Bir de, Iraklı Arap akademisyenin Türkiye üzerine samimi medih ve senalarını..
Bir unutulmaz da; iki eşbaşkan Behçet Saatçı ile İrfan Ünver Nasrettinoğlu’nun kurultayın her yerinde ve her anında konuklarla beraber oluşları idi..Başarının gerçek sırrı işte bu gönüllülük ve gönüldenlik olsa gerek..