Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
BİR MEZUNİYET GÜNÜNDE YAŞADIKLARIMIZ (1) - 08.06.2011

Ankara Özel Yüksel Sarıkaya İlköğretim Okulu’ndan söz edeceğim..2010-2011 mezuniyet gününde yaşadıklarımızdan..Okulun ulusal ve uluslararası başarılarından..Öğretim kadrosunun meslek ahlak ve bilincinden..Okul yönetiminin öğrenciler ve velileriyle kurduğu gönül bağından..

   Daha da önemlisi; yöneticileri, öğretmenleri, öğrencileri ve velilerinin sahip oldukları ortak ruh ve idealle, topluca çıktıkları o ufuklu, kutlu yolculuktan..

   Bunlar benim 6 Mayıs 2011 günü A-City düğün salonunda katıldığım mezuniyet günündeki izlenimlerim..Demek, Türkiye gerçekten dönüşüyor demekten kendimi alamadım..

   Hazırlanan sinevizyon gösterilerinin samimiyet, kalite ve içeriği; sunucu Metin Haboğlu’nun programı ve izleyenleri sürükleyip götüren uslup/dil ve gönül bütünlüğü; kız ve erkek öğrencilerin kendilerine yakışan tavırlarla sahneledikleri özgün hazırlık ve programları... hepsi bizi bir yandan şanlı geçmişimize, diğer yandan ise ümitli ve ışıklı geleceğimize taşıdı..

   Minik yavruların oluşturduğu orkestra ile seslendirilen mehter marşımızla kıt’alar ve yüzyıllar ötesine yürüyen ihtişamımızı solurken; “Türkiyem” ezgisi ile “Uzak Asya”dan “Derin Afrika”ya yayılan Türkiye sevgisini doya-doya içimize çektik..

   Elindeki kemanı değme virtiözlere taş çıkartıcasına konuşturan minik Mehmet Taha ile daha şimdiden klarnet ustası olmuş Şeyma Bengisu ve diğerleri, gözyaşı katılmış eğitim çabalarının boşa gitmediğinin ve gitmeyeceğinin somut örnekleri idi..

   Zeynep Gökçe, Rümeysa Işık ve Maide Okur’un lirik dans ve müzik eşliğinde sahneledikleri “Gurbet” temalı şiir, ahir-zaman şartlarında düşüşe geçen insanlığı tutup-kaldırma çabasındaki yüksek ruhların ve eğitim gönüllülerinin gurbette geçen yurt hasreti ve yürek burkuntularını mı ifade ediyordu, yoksa biz sade vatandaşların onlara hayranlık ve hasretini mi, anlamak güçtü..

   Belki de en doğrusu, arayanın-aradığını bulma heyecanını..

   Salon duygusallaşmıştı bir kere..Bu bir mezuniyet töreniydi, yani aynı zamanda da “Uğurlama” ve “Veda” merasimi..Öğretmenler 8 yıldır emek verip-yetiştirdikleri meyvelerini uğurluyorlar; öğrenciler ise 8 yıllık sıcak yuvalarına; arkadaşlarına, arkadaşlıklarına, abla-ağabey sevgisiyle kucaklarına sığındıkları öğretmenlerine veda ediyorlardı..

   Bir genç öğretmenin; Mustafa Poyraz’ın, mezunları dikenli hayat yolculuğuna uğurlarken yöneticiler, öğretmenler ve okul adına yazdığı ve ağlayarak irad ettiği 20 bölümlük uzun “Ağıt”tan birkaç bölümü bakalım içiniz göynümeden okuyabilecek misiniz?

   “Sevda güllerim benim; 
   Bir kısacık an gibi nasıl da geçti yıllar!. 
   Geride kalan onca hatıralar.. 

   Sizlerle oturdum, sizlerle kalktım; 

   Acımı hep, kederimi hep sizlerle paylaştım..

   Sevda güllerim benim; 

   Uğurlarken sizleri aydınlık yarınlara 

   Güzel günler diliyorum cümlenize 

   Mutluluklar diliyorum 

   Rabbim korusun deyip dualar ediyorum..

   Sevda güllerim benim; 

   Sizler benim herşeyim oldunuz 

   Kalbimi masum sevginizle doldurdunuz.. 

  

   Sevda güllerim benim; 

   Ağlamasını öğrettiniz bana; 

   Şefkati öğrettiniz.. 

   Muhabbet pınarım oldunuz benim 

   Sizlerle geçti en renkli, en dolu günlerim..

   Sevda güllerim benim; 

   Ruhum daraldığında, 

   İsimleriniz dolandı hep dudaklarımda 

   Sizi çağırdım, sizi aradım, sizin türkünüzü söyledim..

   Sevda güllerim benim; 

   Elinizde ilimden meş’ale, yüreğinizde sevgi 

   Karanlıklar sizleri bekliyor, güneş sizleri 

   Haydin durmayın, aydınlatın bizleri!. 

   Haydin durmayın!.   

   Sevda güllerim benim; 

   Yolunuz açık, yoldaşınız Hızır olsun 

   Allah’a emanet ederken sizleri; 

   Son duam bu, son isteğim bu olsun..

   Sevda çiçeklerim, sevda gülerim benim”..

 

   BİR KURBANLIK NESİLDİ ONLAR

   TIPKI İSMAİL GİBİ

   Bu deyişler, bir öğretmenin mezun ettiği öğrencilerini uğurlarken onlara yaktığı ağıttı.. Bu kadar değildi Özel Sarıkaya’nın destansı ihtişamı..Mezuniyet şubelerinin sınıf öğretmenlerini de çıkardılar sahneye; Sinan Keskintaş’ı, Murat Oraloğlu’nu, Faruk Pekdemir’i, Rahim Süzen’i, Mustafa Öğünmez’i, Abdullah Kılınç’ı..

   ..ve bir duygulu veda töreninde yürekleri sahneye çıkmayı kaldırmayan iffet abidesi muallimelerimiz; Jülide Özdemir, Bediha Karadağ, Lütfiye Onur, Hafize Köroğlu, Gülşen Yılmaz, Betül Kurtulan..

   Demek sistemin kuralıydı bu!. Mezun ettikleri öğrencileriyle birlikte onlar da mezun olmuşlardı.. Onlara da teşekkür, minnet ve uğur plaketleri verildi..

   Bir kurbanlık nesildi onlar, tıpkı İsmail gibi..Özel Sarıkaya İlköğretim Okulu’ndan aldıkları başarı belgeleriyle kimbilir nerelere uçacaklardı?.Belli ki, uzak Asya’nın gözü çekik balaları; kara Afrika’nın temiz yürekli çocukları onları bekliyordu..Türkiye’yi taşıyacaklardı kıt’alar, denizler ötesine; Türkiye sevgisini..En doğrusu, gönüllerindeki insanlık sevdasını..

   Okuyucularım adına ben de uğurladım eğitim gönüllüsü; Türkiye elçisi o öğretmenleri.. Ve sevda çiçekleri; sevda gülleri çocuklarımızı..Gönül dualarıyla; Yesevi er ve erenlerinin himmetleriyle..

   Ellerinizi açıp, siz de uğurlamaz; siz de dualamaz mısınız onları?!.